Özellikle 2008 küresel ekonomik krizi sonrasında Avrupa Birliği’nin ekonomik ve siyasal liderliğini üstlenen Almanya, 3 milyon civarında Türk kökenli nüfusa (Deutsche Welle, 2016a) ev sahipliği yapması bağlamında da Türkiye ve Türkler için özel ve çok önemli bir ülkedir. Bu yönüyle, Almanya, Türkler için daima en yakın Avrupalı ülke olmuştur. Batı (Federal) Almanya’da İkinci Dünya Savaşı sonrasında kurulan ve 1990’lardan beri tüm Almanya’da geçerli olan çoğulcu demokratik sistem, -İngiltere’ye benzer şekilde- geleneksel olarak merkez sağ ve merkez solda iki büyük partinin (mer- kez sağda CDU-Hıristiyan Demokrat Birliği ve onun Bavyera eyaletindeki yerel ortağı CSU-Hıristiyan Sosyal Birliği ve merkez solda SPD-Almanya Sosyal Demokrat Partisi) var olduğu çoğulcu bir parlamenter sistem türevidir. Her ikisi de Avrupa Birliği (AB) yanlısı olan bu partiler, daha çok ekonomi politikaları, dinin ve muhafazakâr değerlerin günlük hayatta oynaması gereken rol (Timpe, 2010, s. 38), göçmen ve azınlıklara yönelik yaklaşım ve sosyal haklar-sosyal politikalar gibi konularda birbirinden ayrışmaktadır. Dış politika açısından da her iki partinin de güçlü Transatlantikçi ve Avrupacı yönelimleri benzer olsa da sosyal demokratlarda daha barışçıl ve Washington merkezli askeri müdahale politikalarına daha eleştirel bir yaklaşım hâkimdir. Günümüze kadar bu iki büyük parti, Almanya siyasetindeki merkezi konumlarını korumayı başarmış ve zaman zaman birbirleriyle, zaman zaman da diğer küçük partilerle kurdukları koalisyon hükümetleri sayesinde iktidara gelmişlerdir. Bu durum şimdilerde de geçerli olsa da son dönemde bu iki partinin düşen oy oranları dikkat çekicidir. Bu açıdan, 2017 Almanya federal seçimleri, özel bir incelemeyi gerektirmektedir.
Birincil Dil | Türkçe |
---|---|
Konular | Uluslararası İlişkiler |
Bölüm | Araştırma Makalesi |
Yazarlar | |
Yayımlanma Tarihi | 1 Ekim 2018 |
Gönderilme Tarihi | 1 Haziran 2018 |
Yayımlandığı Sayı | Yıl 2018 Popülizmle Dönüşen Avrupa ve Türkiye AB İlişkilerinin Geleceği |