Bu yazı, Simone de Beauvoir’nın otantiklik kavramını, filozofun felsefi metinlerinden, otobiyografilerinden ve romanlarındaki karakterlerinden hareketle kavrayarak, yine Beauvoircı bağlamdaki inotantik ya da romantik ilişkinin kadınlar açısından ne minvalde bir baskılanma deneyimi yarattığını açığa çıkarmayı ve akademisyen kadınların deneyimlerinde aramayı amaçlamaktadır. Filozofun otantiklik kavramı, bedenli özneler olarak kadınların varoluşlarının temellendirilmesinde, kendi-için olabilen, verili anlamları sorgulayabilen, özgürlüğünün ve sorumluluğunun öznesi olabilen bir bağlama gönderme yapar. Bu çalışma, Beauvoir’nın temel meselesi olan, kadınların özgürlüğü ve anlam kurucu olmaları nosyonunu, katılımcıların entelektüel yükü yoğun işleriyle ve evlilik deneyimleriyle eş zamanlı düşünerek, kendilik algılarında ve ilişkilerinde otantikliğin deneyimlenmesinin olanağını tartışmaya açmayı amaçlamaktadır. Bu bağlamda, analizde elde edilen anlatıların iki yönlü olduğu tespit edilmiştir: Katılımcılar bir yandan evliliklerinde ikincilleştirildiklerinin farkında olduklarına dair anlatılar paylaşırken, diğer yandan dönüşlü ve eleştirel düşünme pratiklerinin, akademiye özgü yazma ve yaratıcılık deneyimleriyle ilintisini açığa çıkartıp, kendiliklerini Beauvoircı aşkınlık ve otantiklik kavramlarına oldukça yakın bağlamda betimlemektedirler.
This article aims to understand Beauvoir's concept of authenticity by drawing from the philosopher's philosophical texts, autobiographies, and characters in her novels. It seeks to reveal how the notion of inauthentic or romantic relationships in the Beauvoirian context creates an experience of oppression for women and aims to explore this within the experiences of academic women. Beauvoir's authenticity refers to an existence where women, as embodied subjects, can establish the foundation of their existence as being-for-themselves, questioning given meanings, and being the subject of their freedom and responsibility. In this context, the study discusses participants' freedom and meaning-making, a fundamental issue for the philosopher. It considers participants' experiences in marriage and their intellectually demanding jobs, simultaneously contemplating the possibility of experiencing authenticity in the self-perception and relationships of academic women. In this context, the analysis reveals that the narratives obtained are two-fold: On one hand, participants share narratives indicating their awareness of being marginalized in their marriages, while on the other hand, they uncover the connection between reflexive and critical thinking practices and the experiences of writing and creativity specific to academia, portraying their selves in a context closely resembling Beauvoirian transcendence and authenticity.
Simone de Beauvoir Authenticity Transcendent Phenomenology Experience
Birincil Dil | Türkçe |
---|---|
Konular | Kadın Araştırmaları |
Bölüm | Araştırma Makaleleri |
Yazarlar | |
Yayımlanma Tarihi | 15 Aralık 2024 |
Gönderilme Tarihi | 23 Şubat 2024 |
Kabul Tarihi | 4 Temmuz 2024 |
Yayımlandığı Sayı | Yıl 2024 Cilt: 16 Sayı: 2 |