İdealizm felsefe tarihinde materyalizmin karşıtı olarak ilk defa Wolff-
Leibniz tarafından ruhun ide olarak varlığını kabul eden; buna karşın reel dünyanın
ve bedenin varlığını inkar eden akım olarak boy göstermiştir. Terminolojik
olarak idealizm Kant ile felsefeye girmiş ve materyalizm, naturalizm,
mekanizm ve dogmatizmin karşıtı olarak kendisini betimleyen bir akım olarak
anlaşılmıştır. Bu bağlamda Mendelsohn’un şu tespiti önemlidir: “İdealizm
taraftarları dış dünyaya ait algılarımızı ve anlamlandırmamlarımızı ruhun bir
özelliği olarak kabul etmekte ve bunun dışında maddi bir temel ilkenin olduğuna
inanmamaktadırlar.“1 Bu tespite rağmen bu kavram, hakim olduğu dönemler
de bile stabil ve ortak bir tanım etrafında kullanılamamıştır. Gerçi idealistler,
realizme karşı oluş anlamında ortak bir tavra sahip olsalar bile herbir filozof
kendine has bir idealizme sahiptir ve bunun doğal bir sonucu olarak “öznel“,
“nesnel“, “transzendental“ ve “mutlak“ idealizm gibi farklı idealist yaklaşımlar
ortaya çıkmıştır. Konunun daha iyi anlaşılması ve belirli bir sistematiğe kavuşması
açısından çalışmayı iki ana bölüme ayırmayı, ilk bölümde Alman İdealizmine
kadar İdeler Öğretisi olarak anlandırılan dönemi ana hatlarıyla verdikten
sonra (bu kısım kendi başına ayrı bir çalışmanın konusu olduğundan burada
genel bir bakış açısı verilecektir) asıl konumuz olan Alman idealizminde akıl
kavramına geçmeyi uygun gördük.
Primary Language | Turkish |
---|---|
Subjects | Philosophy |
Journal Section | Research Articles |
Authors | |
Publication Date | July 15, 2011 |
Submission Date | April 19, 2011 |
Published in Issue | Year 2011 Issue: 53 |
Philosophy World is licensed under a Creative Commons Attribution-NonCommercial 4.0 International License.