This article attempts to perform a sociological, anthropological, and especially philosophical analysis, critique, and constructive aesthetics of the artificial intelligence-assisted performer/character that has emerged in the cinematic universe of the post-human age or post-anthropocene, often referred to as posthumanism. Computers, which have evolved from merely assisting humans to becoming ‘social performers,’ are recontextualized in this article as ‘cinematic performers’ thanks to their artificial intelligence, and are evaluated solely based on their structural presence. The concept of the performer is used as a conceptual measure against the inequality effect of the masculine and gendered use of the term ‘actor’ in cinema. Since the transition from conceptualizing Computers as Social Actors/ Performers (CASA) to conceptualizing Computers as Cinematic Actors/Performers (CACA) cannot be limited to the McDonaldization approach—which includes the technomaly of an artificial intelligence that completely replaces humans—, the post-McDonaldization approach, which finds the integration of human-artificial intelligence more plausible, will prevail. This integrated hybridization results in a new mode of existence characterized as ‘augmentedness,’ an ‘excess,’ ‘expansion,’ and ‘quantitative concentration’ observable in all codes of reality, human and cinematic narrative. This intriguing entity allows us to discuss the problem of degeneration, the trans-aesthetics of origin that becomes inevitable with the marginalization of the aesthetics of origin, and the absolute absence and omnipresence of absence behind the claim of augmented or extreme phenomena to represent everything. What does cinema mean as the product of a character created as codes (computer code) in a trans-image form that transcends characters created as modus in the form of an image? Discussing this question is more than reducing the future of cinema to the present. Understanding the new performative identity of the character will help generate points of critical resistance to be added to the linear of expectations and hopes.
Character trans-aesthetics augmentedness identity artificial intelligence
Bu makale, post-hümanizm olarak da duymaya alışık olduğumuz insan-sonrası çağın ya da ‘post-antroposen’in sinema evreninde peyda olan yapay zekâ-destekli eyleyicinin/karakterin sosyolojik, antropolojik ve bilhassa felsefi bir tahlilini/ eleştirisini becerebilme denemesidir. Bu sosyal bilimsel ve felsefi tahlilin genel çerçevesini hermenötik bir yaklaşımla ifade etmek mümkündür. İnsana basitçe yardımcı olan enstrümantal bir konumdan ‘sosyal eyleyici’ konumuna yükselen bilgisayarlar, yapay zekâları sayesinde bu makale içinde ‘sinematik eyleyici’ olarak yeniden düşünülmek üzere bağlamından koparılır ve yalnızca yapısal varlığı ile sınanır. Eyleyici kavramı, ‘aktör’ kavramının sinema bağlamındaki eril ve toplumsal cinsiyetçi kullanımının eşitsizlik etkisine karşı bir kavramsal tedbir olarak kullanılmıştır. Sosyal Eyleyiciler Olarak Bilgisayarlar (CASA) kavramsalından Sinematik Eyleyiciler Olarak Bilgisayarlar (CACA) kavramsalına geçiş, elbette insanla tamamıyla yer değiştirmiş bir yapay zekânın teknomalisini (‘teknolojik anomali’ anlamındaki kavramsallaştırma denemesi) içeren McDonaldlaşma yaklaşımıyla sınırlanamayacağı için insan-yapay zekâ tümleşmesini daha makul bulan postMcDonaldlaşma yaklaşımı geçerli olacaktır. Çünkü öyle bir tümleşik melezleşme söz konusudur ki, ‘artırılmışlık’ olarak karakterize edilen yeni varoluş biçimi, gerçekliğin, insanın ve sinematik anlatının tüm kodlarında bir ‘aşırılaşma’, ‘genleşme’ ve ‘nicel yoğunlaşma’ gözlemlenebilir. Bu ilginç mahlukat, yalnızca ekranda söz konusu olan varlığının gerçekleşmediği tüm alanlardaki kökensizlik ve yokluk durumu nedeniyle bir soysuzlaşma sorununu, köken estetiğinin marjinalleşmesiyle birlikte kaçınılmazlaşan köken trans-estetiğini ve artırılmış ya da aşırı fenomenlerin her şeyi temsil etme iddiasının ardındaki mutlak yokluğu ve yokluğun her yerdeleşmesini tartışmak için bize koz verir. Sinema, artık bir imge biçimindeki ‘modus’ olarak yaratılan karakterlerin de ötesine geçerek imge-ötesi biçimdeki ‘codus’ (bilgisayar kodu) olarak yaratılan karakterin mahsulü olarak hangi anlamı ifade eder? Bu soruyu tartışmak, sinemanın geleceğini bugüne indirgemekten fazlasıdır. Çünkü karakterin yeni performatif kimliğini anlamak, beklentiler ve umutlar doğrusalına eklenecek eleştirel direnç noktalarını imal etmeye yardımcı olacaktır. Doğal olarak bu makalenin amacı, insan-sonrası sinemanın karakter ontolojisini köken estetiği ve kimlik ilişkisinde yeniden düşünerek ‘artırılmışlığın’ neden olduğu dejenerasyonun argümantasyonunu yapmaktır.
Birincil Dil | Türkçe |
---|---|
Konular | İletişim ve Medya Çalışmaları (Diğer) |
Bölüm | Derlemeler |
Yazarlar | |
Yayımlanma Tarihi | 8 Temmuz 2024 |
Gönderilme Tarihi | 6 Nisan 2024 |
Kabul Tarihi | 30 Mayıs 2024 |
Yayımlandığı Sayı | Yıl 2024 |