İnsanın doğumla başlayıp ölümle sonuçlanan bir döngü içinde hem bağımsız bir birey hem de toplumun parçası olan bir karakter olarak hayat sürmesi nedeniyle ruhsal ve kolektif kimliğinin açıklanabilmesi için farklı disiplinlere başvurulmaktadır. Disiplinler arası yaklaşımlarda ele alınan konunun açıklanabilmesi için sadece bir disiplinin öne sürdüğü varsayımlardan ziyade çoğulcu bakış açıları gerekir. Özellikle sözlü kültür unsurları için bu durum kabul edilmesi gerekli bir gerçektir. Sözlü kültür unsurları sadece folklora değil; dilbilim, dinler tarihi, sosyoloji, tarih vs. farklı bilim dallarına kaynak etmektedir. Bu zenginlikler sözlü, yarı sözlü veya tamamen sözsüz şekilde dillendirilirken/gösterilirken içinde güzel sanatlardan inanmaya, dil hususiyetlerinden toplum psikolojisine daha birçok unsuru barındırmaktadır. Çünkü içinde barındırdığı zenginlikler sadece bireyin değil bireyin içinde yaşadığı toplumun da kabulleri olarak görülmekte ve değerlendirilmektedir. Bu bağlamda sözlü kültür unsurları folklor ve sözlü tarih için de ortak çalışma noktasını oluşturmaktadır. Genel kabule göre sözlü tarih sıradan insanların yaşamlarını konu edinmektedir. İsimleri yazılı kayıtlarda bulunmayan otoritenin dışına itilmiş insanlar sözlü tarihin ilgilendikleri bireyler olarak karşımıza çıkmaktadır. Fakat sadece sıradan insanların biyografilerinin değil sözlü kültür zenginliklerinin de tarihî sözlü kayıt olarak değerlendirilmesi gerekmektedir. Çünkü bu zenginlikler tarihte olanı günümüze taşıma özelliğine sahiptir. Bu durumun tespiti araştırmacıları bellek kavramına götürmektedir. Yaşayan, canlı olan bellek ya da diğer adıyla insanlar arasında iletişimin kurulmasına vesile olan iletişimsel bellek kavramı iki disiplin için de vazgeçilmez unsurdur. Belleğin insanlar arasında iletişim kaynağı olmasının sebebi içinde hayat tecrübelerinin bulunmasıdır. Tecrübe iletişim kanalıyla aktarılır, aktarılırken değişime uğrar. Değişime uğrasa bile mesajın derlenip kaydedilmesi araştırmacıyı olguya götürür. Olgunun içinde tarihî gerçekler değil, toplumun kabulleri aranır. Bu ürünler sözlü zenginliğin dinamik yapısı içinde ilk tespit ile son derleme arasındaki hareketlilik sayesinde çeşitlenir ve çeşitlendikçe yeni bir kurgunun kapsını açar. Kurgu tabakalar hâlindeki bir süreç dahilinde ilk kaynağından günümüze taşınmış, taşınırken de yenilikler ve birtakım hayal gücü ürünlerle donatılmış olabilir. Folklorcunun görevi ürünleri derlemek ve farklı bakış açılarıyla yorumlayabilmektir. Sözlü tarih de bu aşamada folklor ürünlerinin okunma ve yorumlanma çeşitliliklerinden biri olarak karşımıza çıkmaktadır.
Birincil Dil | Türkçe |
---|---|
Konular | Türk Halk Bilimi (Diğer) |
Bölüm | Makaleler |
Yazarlar | |
Erken Görünüm Tarihi | 28 Ağustos 2023 |
Yayımlanma Tarihi | 30 Ağustos 2023 |
Yayımlandığı Sayı | Yıl 2023 |