Bölgeselcilik literatüründe başarılı bir bölgesel entegrasyon örneği olarak kabul edilen Avrupa Birliği (AB), başlıca üyeleri olan Almanya ile Fransa arasındaki sorunların barışçıl yöntemlerle çözüme kavuşturulmasına önemli bir katkı sağlamıştır. AB’nin günümüze kadar uzayan serüveni değerlendirildiğinde, AB uluslar üstü bir yapı kurabilmeyi başarmış ve üye devletleri arasında ve bölgesel barışa önemli bir katkı sağlayabilmiştir. Bu bağlamda makale, bölgeselcilik literatüründe yer alan bölgesel barış ve güvenliğe ulaşmanın ön koşulu olarak, karşılıklı bağımlılığın ve ortak kimlik inşasının, yani bölgesel entegrasyonun gerekli olduğu yönündeki temel tezi savunmaktadır. Bu temel argümanın Güney Asya için de geçerli olup olmadığını test edebilmek için, bu çalışmada Keşmir sorunu örnek vaka olarak kabul edilmiş ve Güney Asya Bölgesel İş Birliği Örgütü’nün (SAARC) Keşmir sorununa etkisi çerçevesinde incelenmiştir. Keşmir sorunu Hindistan ve Pakistan’ın bağımsızlığını elde ettiği 1947 yılından bu yana çözüme kavuşturulamamış, barış için ortaya koyulan tüm çabalar sonuçsuz kalmıştır. Bu çerçevede makalenin ulaştığı sonuç, SAARC’ın nitelikleri ve kapsamı bakımından sınırlı bir bölgesel örgüt olduğu ve bu sebeple SAARC’ın Keşmir sorununun çözümüne yönelik etkisinin oldukça sınırlı olduğu yönündedir. Bu doğrultuda makale, SAARC’ın Keşmir sorununun çözümünde etkin rol oynayabilmesi için, üye devletler tarafından daha güçlü bir irade ortaya konularak, daha etkin bir yapıya kavuşturulması gerektiğini savunmaktadır.
The European Union (EU), which is considered an example of successful regional integration in the regionalism literature, has made a significant contribution to the peaceful resolution of the problems between its main members, Germany and France. When the EU's adventure extending to the present day is evaluated, the EU has managed to establish a supranational structure and has been able to make a significant contribution to regional peace among its member states. In this context, the article defends the basic thesis in the regionalism literature that interdependence and common identity construction, that is, regional integration, are necessary as a prerequisite for achieving regional peace and security. In order to test whether this basic argument is also valid for South Asia, in this study, the Kashmir issue is accepted as a case study and examined within the framework of the impact of the South Asian Organization for Regional Cooperation (SAARC) on the Kashmir issue. The Kashmir issue has not been resolved since 1947, when India and Pakistan gained independence, and all efforts for peace have been inconclusive. In this context, the conclusion of the article is that SAARC is a limited regional organization in terms of its characteristics and scope, and therefore the impact of SAARC on the solution of the Kashmir problem is quite limited. In this regard, the article argues that in order for SAARC to play an active role in the solution of the Kashmir issue, it should be given a more effective structure by showing a stronger will on the part of the member states.
Primary Language | Turkish |
---|---|
Subjects | Regional Studies |
Journal Section | Articles |
Authors | |
Publication Date | December 30, 2024 |
Submission Date | April 17, 2024 |
Acceptance Date | August 25, 2024 |
Published in Issue | Year 2024 Volume: 8 Issue: 2 |