Freedom of expression is one of the fundamental rights and freedoms. One of
the most important sociological and political philosophers of nineteenth century is
John Stuart Mill who made the very fist defense of the idea of freedom of expression.
Suggesting that anti-freedom ideas are spreading within the modern society, Mill
passionately defended freedom of expression as a solution fort his problem deriving
from the modern society. Stating that modern society creates a kind of homogeneity
and uniformity under the pretext of public opinion, he also highlighted his regard to
differences and diversities, strongly.
From Mill’s perspective, freedom of expression is addressed on utilitarian
basis in terms of its instrumental role in exploration of reality while making it to be the
right thing on moral basis as a value in itself. Mill’s thesis on freedom of expression is
fundamentally based on the argument of exploring the reality. Accordingly, expression
of any kind of idea should be tolerated in order to reach reality, since individual and
society are not infallible. Limiting freedom of expression would mean to pretend a kind
of infallibleness.
Mill presents limits of fredoms within the scope of harm principle which is
identified with him. Hence, actions which have nothing on the interests of others should
be considered as within the absolute private area of the individual. He therefore
agreed that we could not mention about an unlimited freedom of expression, thoughts
might lose their privacy by taking actual conditions and time when they are expressed
into consideration and finally freedom of expression might be limited accordingly.
İfade özgürlüğü en temel hak ve özgürlüklerden biridir. İfade özgürlüğü savunusu yapan ilk düşünürlerden biri de on dokuzuncu yüzyılın en önemli toplumsal ve siyasal düşünürlerinden biri olan John Stuart Mill’dir. Modern toplumda özgürlük karşıtı fikirlerin yayılmakta olduğu uyarısında bulunan Mill, modern toplumun ürettiği bu soruna çözüm olarak ifade özgürlüğü hararetle savunmaktadır. Modern toplumun kamuoyu bahanesi altında bir türdeşlik ve tektiplilik yarattığını ifade ederek farklılıklara ve çeşitliliğe verdiği önemi güçlü bir şekilde vurgulamaktadır. Mill açısından ifade özgürlüğü bir yandan gerçekliğin keşfedilmesindeki araçsal rolüyle faydacı temelde ele alınırken diğer yandan da kendinden bir değer olarak ahlâki temelde haklılaştırılmaktadır. Mill’in ifade özgürlüğüne ilişkin tezleri temelde gerçekliğin keşfedilmesi argümanına dayanmaktadır. Buna göre birey ve toplum yanılmaz olmadığından doğrulara ulaşmak adına her türlü düşüncenin ifade edilmesine hoşgörü ile yaklaşmak gerekmektedir. İfade özgürlüğünü sınırlandırmak ise bir nevi yanılmazlık taslamak anlamına gelecektir. Mill, özgürlüklerin sınırlarını kendisiyle özdeşleştirilen zarar ilkesi çerçevesinde ortaya koymaktadır. Buna göre başkalarının menfaatlerini ilgilendirmeyen eylemler bireyin mutlak dokunulmaz alanında kabul edilmelidir. İfadenin değeri başkalarını etkileyebilme niteliğine dayandığından başkalarına yönelik eylemler kategorisinde değerlendirilmektedir. Bu nedenle de sınırsız bir ifade özgürlüğünden bahsedilemeyeceğini, ifade edildikleri şartlar ve zaman dikkate alındığında düşüncelerin de dokunulmazlıklarını kaybedebileceğini ve ifade özgürlüğünün de sınırlandırılabileceğini kabul etmektedir.
Diğer ID | JA63UJ68BB |
---|---|
Bölüm | Makaleler |
Yazarlar | |
Yayımlanma Tarihi | 1 Aralık 2013 |
Yayımlandığı Sayı | Yıl 2013 Cilt: 15 Sayı: 3 |