Legitimacy, though considered as a phenomenon of the political science, has
nowadays become a means of explanation resorted by many disciplines due to its
meaning and its questioning through subjects/actors. On the other hand, the higher
frequency of the legitimacy as a concept compels its thorough definition more.
Legitimacy, traditionally conceptualized with rule of law, sovereignty,
government and consent, has been a subjective perception more than measurable or
concrete reality. Therefore there has been enormous amount of discussions on its
definition which paved the path for a remarkable scholarly accumulation on the
subject. The subject of legitimacy in the discipline of International Relations (IR) has
appeared with the discussions on the legitimacy of the EU parliament in particular and
the EU in general within the post-Cold War era.
This study deals with the democratic deficit in the EU aiming to establish
political integration after the Maastricht Treaty, the related legitimacy crisis and the
prospective solutions. European Constitution has been the center of institutional
solutions through the analogy of international organizations with the national-level
institutionalization while Constructivism has been the center for the socio-cultural
solutions. Referring to institutional solutions often has been criticized while the need
for socio-cultural reforms is underlined. Thus, Constructivism needs further attention
to evaluate such dynamics of European identity/public opinion/citizenship.
Legitimacy Crisis Democratic Deficit Constructivism European Identity European Citizenship
Meşruiyet, son dönemlere kadar siyaset bilimi disiplinine ait bir olgu olarak düşünülmekte iken, bugün hem ifade ettiği anlam hem de sorgulama konusu olan özneler/aktörler bakımından giderek daha çok disiplinin başvurduğu bir tanımlama aracı olmuştur. Öte yandan, meşruiyetin bu kadar sık kullanılmaya başlanan bir olgu haline dönüşmesi, kavramı derli toplu tanımlamayı da zorunlu hale getirmektedir. Geleneksel olarak yasallık, egemenlik, iktidar ve rıza unsurları ile tanımlanmaya çalışılan meşruiyet, ölçülebilir ya da somut bir gerçeklik olmaktan çok sübjektif bir algı olmuştur. Bu yüzden, meşruiyetin tanımına dair birçok tartışma yapılmış ve önemli bir akademik birikim ortaya çıkmıştır. Uluslararası İlişkiler disiplininde ise meşruiyet konusu, genelde AB, özelde ise AB Parlamentosu’nun meşruiyeti üzerinden başlayan tartışmalar ile Soğuk Savaş sonrası dönemden daha fazla gündeme gelmiştir. Bu çalışma, özellikle Maastricht Antlaşması sonrası siyasal entegrasyon kurmayı amaç edinen AB’de yaşanan demokratik açık ve buna bağlı olarak ortaya çıkan meşruiyet krizinin çözümüne yönelik yaklaşımları ele almıştır. Uluslararası örgütlerin kurumsal yapılarıyla ulusal örgütlenme arasında yapılan analojiye dayandırılan kurumsal çözüm önerilerinde Avrupa Anayasası’na; sosyo-kültürel çözüm önerilerinde ise Uluslararası İlişkiler disiplininin yeni teorilerinden Konstrüktivizme yer verilmiştir. Sürekli kurumsal çözüm önerilerinin tartışılması ve dile getirilmesi eleştirilmiş, asıl incelenmesi gerekenin sosyo-kültürel reformlar olduğunun altı çizilmiştir. Bu amaçla Konstrüktivizm perspektifinden Avrupa kimliği/kamuoyu/yurttaşlığı gibi dinamikler incelenmiştir.
Meşruiyet Krizi Demokratik Açık Konstrüktivizm Avrupa Kimliği Avrupa Vatandaşlığı
Diğer ID | JA83HJ54GU |
---|---|
Bölüm | Makaleler |
Yazarlar | |
Yayımlanma Tarihi | 1 Aralık 2013 |
Yayımlandığı Sayı | Yıl 2013 Cilt: 15 Sayı: 2 |