İslam tarihinde Nebevi yönteme sapmalar erken dönemde ortaya çıkmıştır. İlk olarak Hariciler, yanlış yorumlara dayanarak Müslümanları tekfir etmek suretiyle doğru yoldan sapmış bir grup olarak ortaya çıkmışlardır. Peygamber Efendimiz (s.a.v.) onların ortaya çıkacağını haber vermiş ve sapkınlıklarını Müslümanlara tanımlamıştır. Bu durum, Hz. Ali (r.a.) ile aralarındaki mücadele sırasında Nehrevan Savaşı'nda açıkça görülmüştür. Hariciler, Müslümanları küfürle suçlayarak onların kanlarını helal saymışlardır. Selef imamları ise bu fitneye karşı hikmetle mücadele etmişlerdir. Nitekim Hz. Ali (r.a.), Abdullah bin Abbas’ı onlarla diyalog kurmak üzere göndermiş ve bu sayede büyük bir kısmı geri dönmüştür; ancak diğerleri şiddet ve tekfirde ısrar etmiştir. Bu tekfirci düşünce yok olmamış, Mutezile ve Cehmiye gibi diğer fırkalarla yeniden ortaya çıkmıştır. Bu gruplar da kendilerinden farklı düşünenleri tekfir etme yoluna gitmiş, Haricilerden etkilenen bu yöntemi benimsemişlerdir. Tekfir düşüncesi bazı İslami mezheplere de sirayet etmiş, bazı fıkıh âlimleri bu konuda taassuba kapılarak tekfiri yanlış bir şekilde uygulamışlardır. Modern çağda ise, özellikle baskıcı rejimlerin hapishanelerinde, bu düşünce trajik bir biçimde yeniden ortaya çıkmıştır. Bu zalim rejimler, aşırılık yanlılarının radikal fikirlerini besleyen uygun ortamları oluşturmuştur. Aşırı gruplar, yöneticileri şeriatla hükmetmemekle suçlayıp tekfir etmiş, daha sonra bu tutumlarını devlet kurumlarına ve topluma da yayarak kendilerine muhalefet eden herkesi kâfir ilan etmişlerdir. Bu çalışma, günümüzde yeniden canlanan bu tekfirci düşüncenin ümmetin birliğini tehdit ettiğini vurgulamakta ve bu düşünceyle delil ve beyan yoluyla mücadele edilmesinin gerekliliğine dikkat çekmektedir. Âlimlerin, aşırılık yanlılarının delillerini çürütme ve İslam toplumunun bütünlüğünü koruma görevine çağırmakta; Müslümanların birliğini bozmaya yönelik her türlü düşüncenin reddedilmesini önermektedir.
ظهر الانحراف عن المنهج النبوي مبكراً في التاريخ الإسلامي، حيث ظهرت فرقة الخوارج كأول جماعة انحرفت عن المنهاج المستقيم وذلك بتكفيرهم للمسلمين استناداً الى تأويلات باطلة، وقد تنبأ النبي ﷺ بظهورهم ووصف للمسلمين انحرافهم، وقد تجلى هذا الأمر في معركة النهروان إبَّان صراعهم مع الإمام علي بن أبي طالب رضي الله عنه، فقد استباحوا دماء المسلمين بعد أن اتهموهم بالكفر. وقد واجه أئمة السلف فتنتهم هذه بحكمة، كما فعل الإمام علي رضي الله عنه الذي أرسل ابن عباس لمحاورتهم، فاستعاد جزءًا كبيراً منهم، بينما أصرّ الآخرون على العنف والتكفير. وهذا الفكر التكفيري لم ينقرض، بل تجدد عبر فرق أخرى كـالمعتزلة والجهمية، الذين رفعوا سلاح التكفير ضد المخالفين، متأثرين بمنهج من سبقهم من الخوارج. وقد تسرب هذا الفكر إلى بعض المذاهب الإسلامية، فظهر التعصب لدى بعض الفقهاء الذين أساؤوا توجيه التكفير، وفي عصرنا الحديث، عاد التكفير بشكل مأساوي، خاصة في سجون الأنظمة الاستبدادية التي استطاعت بظلمها تكوين البيئة المناسبة لتفريخ الفكر المتطرف، حيث بدأ المتشددون بتكفير الحكام بحجة عدم تحكيم الشرع، ثم امتد ليشمل مؤسسات الدولة والمجتمع، معتبرين كل من خالفهم كافرًا. وهذه الدراسة تحذر من خطورة استعادة هذا الفكر اليوم، الذي يهدد وحدة الأمة، وتؤكد ضرورة مواجهته بالحجة والبيان، داعية العلماء إلى بيان وتفنيد حجج المتطرفين، والحفاظ على تماسك المجتمع الإسلامي، ونبذ كل فكر يدعوا الى تشتيت وحدة المسلمين.
Primary Language | Arabic |
---|---|
Subjects | Islamic Studies (Other) |
Journal Section | Research Articles |
Authors | |
Early Pub Date | June 17, 2025 |
Publication Date | June 21, 2025 |
Submission Date | February 13, 2025 |
Acceptance Date | June 5, 2025 |
Published in Issue | Year 2025 Volume: 6 Issue: 2 |