Orta ve Kuzey İtalya’da özellikle Roma Cumhuriyet Dönemi’nin
sonlarında ve aynı zamanda İmparatorluk Dönemi’nin başlarında ve ortalarında
sanatçıların birçoğu eserlerini Yunan dilinde imzaladıkları için bu durumun
sanatçının etnik kökenini gösteren bir işaret olduğu düşüncesi bilim dünyasında
bugüne kadar ortak bir kanaat (communis opinio) olarak algılanmıştır. Fakat en azından İtalya’da kölelerin ve azatlıların
Yunan isimleri ve lakaplarının (cognomina) onların doğum yerlerini istisnasız
olarak göstermediği gerçeği dikkatli olmamızı gerektirmektedir. Ayırca çok
sayıda belge bazı meslek gruplarında (örneğin atletler, gladyatörler, at
arabası sürücüleri, doktorlar ve sahne sanatçıları) Latince ve Yunanca takma
isim (pseudonim) kullanılmasının olağan bir durum olduğunu göstermektedir. Bunun
nedeni ise uzun ve pozitif anlam taşıyan bir geleneğe dahil olma isteğidir. Aynısı
sanatçılar için de geçerli olmalıdır. Bu bağlamda bilim dünyasında uzun süredir
farkedilen bir gerçek vardır ki, o da, bazı kereler ünlü birisinin taşıdığı bir
takma ismin sonraki taşıyıcısı tarafından açıkça üstlenilmiş olmasıdır. İsim
tabi ki akraba bağlarının bir göstergesi de olabilir, fakat bu yüzyıllarca
geriye giden alıntılar her örnekte ikna edici değildir.
İmparatorluk
Dönemi’ne ait üç örnek yazıt (iki mezar ve bir bağış yazıtı) sayesinde takma
isim seçimine açıklık getirilebilir. Takma ismin alınmasının nedenleri, örnek
aldıkları kişilerin temsil ettikleri (rol model oldukları) sanat türünde, sanat
konusunda veya sanatsal stilde yatıyor olmalıdır. Ama sadece ünlü temsilcilerin
isimleri seçilmiyordu; görünüşe göre hayali bir Yunan ismi ve/veya bu dildeki
bir imza reklam karakterli pozitif bir ifade olarak yeterliydi. Bu durum sadece
heykeltıraşlık sanatı için değil, özelikle metal ve taş işleme sanatları için
de geçerlidir; bu sanatlar Antikçağ’ın sanatla ilgili tarihi bibliyografyası
aracılığıyla günümüze birçok ünlü ismin ulaştığı sanat alanlarıdır. Bu söylenenlere
uygun olarak, Orta ve Kuzey İtalya’da -iki gerekçelendirilmiş örnek haricinde- bir
mozaik sanatçısına ait hiç Yunanca imza bulunmamaktadır. Çünkü antik sanat tarihinde -bir istisna
hariç- bu tekniğin hiçbir temsilcisi adlandırılmamaktadır. Bu durumdan çıkan
şaşırtıcı sonuç ise, her Yunanca imzanın ardında bir Yunan’ın olmasının
gerekmediğidir. Sanatçı isimlerine bakarak, bir sanatçının adının ne zaman o
kişinin memleketine yönelik bir gösterge olduğu veya ne zaman olmadığı maalesef
kesin olarak söylenememektedir. Ayrıca Yeniçağ’ın erken dönemlerinden beri
benzer bir durum İtalya’da bazı ressam imzalarında da gözlemlenmektedir. Bu da
bu olguda bir süreklilik olduğuna işaret etmektedir. Tabi Yeniçağ için tarihi
kaynak durumu çok daha iyi olduğundan takma isim (pseudonym) konusuyla ilgili
sorunlar daha kolay çözülebilmektedir.
Because the vast majority of visual artists signed in Greek
especially in the late republic as well as in the early and middle imperial
period in central and northern Italy, it is considered as communis opinio in
modern research that this is a sign for their ethnic origin. However, the fact
that, at least in Italy, Greek names and cognomina of slaves and freedmen do
not always indicate their region of birth, urges us to be cautious.
Furthermore, there are numerous testimonies demonstrating that it was common in
some professional groups (e.g. athletes, gladiators, charioteers, doctors and
stage artists) to acquire Latin or Greek pseudonyms. The reason for this is
that one wanted to join a long and positively connoted tradition.
The same should apply to visual artists. In this respect, it
has already been noticed in research for a long time that younger
representatives apparently occupied the name of a famous predecessor in some
cases. The name can by all means indicate also family relationships, but this
is not always convincing in each case due to dating back hundreds of years. The
choice of pseudonyms can be illustrated by three examples from the imperial
period (two grave inscriptions and one donor inscription). The reason for the
adoption of the pseudonym might lie in the art form, the theme or the style
which their role models represented. But not only the names of well-known
representatives could be chosen; apparently a fictitious Greek name and/or a
signature in this language were sufficient as a positive statement of
advertising character. This can apply not only to sculpture, but can also be
applied to toreutics and stone cutting. These are the genres in which many
famous names survived in the art-historical literature of antiquity.
Accordingly, there are no Greek mosaicist signatures from central and northern
Italy - with the exception of two justifiable cases- because, apart from one
exception, apparently no representatives of this technique were mentioned in
an¬cient art history.
The surprising conclusion in view of this situation is
that every Greek signature does not necessarily stand for a Greek. Regrettably,
it is not possible to differentiate certainly if the mentioning of the artist
indicates his homeland or not. In the meanwhile, there has been a comparable
phenomenon with some Italian painter signatures since the early modern period,
implying that there has been continuity in this phenomenon. However, the
problem of pseudonyms can be more easily solved here, since the situation of
the historical sources is incomparably more favorable.
Primary Language | German |
---|---|
Journal Section | Research Articles |
Authors | |
Publication Date | November 15, 2018 |
Submission Date | July 2, 2018 |
Published in Issue | Year 2018 Volume: 16 |