Otonomi, ahlak teorilerinde temel bir
yere sahiptir. Bireysel ahlaki otonomi ise kişinin kendine ilişkin kapasitesine
referansta bulunur ve bu kapasitenin dışarıdan manipüle edilmeden kendi içinden
gelen gerekçelere ve itkilere dayalı olarak işlemesine işaret eder. Otonominin
geleneksel olarak ahlaki sorumluluğun temelinde yattığına inanılmıştır. İnsanın
ahlaken otonom bir varlık olduğunu peşinen kabul ettiğimizde hemen ardından şu
sorunun cevaplanması icap eder: Ahlaken otonom bir varlığı hangi motifler harekete
geçirir? Haz mı, fayda mı? Bu tartışma bizi amaç ahlakına yahut ödev ahlakına
(deontolojik/kategorik ahlak) götürür. Daha da netleştirmek için şu soruyu
soralım: Ahlaki eylemlerimizin kendinde bir amacı mı vardır yoksa bizzat bir
ödev olarak mı onları yapmaktayız? Bu soruya cevap arama sadedinde elinizdeki
metin ahlaki otonomi kavramsallaştırmasını Mâtürîdî’de ele almaktadır.
Biliyoruz ki Mâtürîdî düşüncede Allah-insan ilişkisi ciddi bir yere sahiptir ve
elimizdeki iki eseri Kitâbu’t-tevhîd ve Te’vîlâtu’l-Kur’ân’da bu tema, irade,
kudret, kaza, kader ve Allah’ın yaratıcı iradesi gibi kavramlar etrafında
işlenmektedir.
Birincil Dil | Türkçe |
---|---|
Bölüm | Araştırma Makaleleri |
Yazarlar | |
Yayımlanma Tarihi | 15 Temmuz 2018 |
Kabul Tarihi | 3 Temmuz 2018 |
Yayımlandığı Sayı | Yıl 2018 Cilt: 7 Sayı: 14 |