Fenerli aileler 1600’lü yılların başlarında Patrikhane’nin Fener semtine konuşlanmasıyla onun çevresine yerleşen ve kendilerini Bizans’ın varisi olarak gören zengin ve soylu Rum ailelerin oluşturduğu bir zümredir. Genelde Bizans kökenli oldukları söylenen bu ailelerin ticaret dolayısıyla İstanbul’a İtalya, Mora Yarımadası, Ege Adaları, Eğriboz, Taşöz ve İzmir gibi farklı yerlerden gelip yerleştikleri söylenir. Avrupa, Rum ve Türk kültürünün özelliklerini taşıdıkları belirtilen Fenerliler arasında Paleologos, Lascaris, Kakateros, Kantekuzenos, Vatatzes, Angelos ve Musuruslar gibi Bizans, Rarul ve Petrapalis gibi Norman ve Germen, Kalamaki ve Baltazzi gibi Romen, Vogoridi gibi Bulgar ve Morosiniler gibi Venedik kökenliler bulunmaktaydı. Fenerliler bürokrasinin yanı sıra ticari alandaki faaliyetleri ile imparatorluk içinde ön plana çıkmaktaydılar. Eğitime önem veren Fenerliler, çocuklarının iyi eğitim alabilmesi için İtalya başta olmak üzere Avrupa ülkelerini tercih ediyorlardı. Yabancı dil öğrenimi ve Avrupa kültürünün yakından bilinmesi, eğitimin temel hedefleri arasındaydı.
Fenerliler, Fatih Sultan Mehmet döneminde yabancı ülkelerle yapılan yazışmaların tercüme işlerini yürütüyorlardı. Ayrıca kendi cemaatleri içinde Logothet unvanıyla, Patrikhane ile cemaat arasındaki işlere aracılık edip, diyaloğu da sağlıyorlardı. 1500’lerin sonlarında tercümanlık da yapmaya başladılar. Panayotis N. Mamonas tercümanlık işlerindeki gayreti ile marifetli ve dil bilen Rumları öne çıkardı. 1600’lerin son çeyreğinde Aleksandır Mavrokordato’nun Köprülü Fazıl Ahmet Paşa tarafından baştercüman yapılmasıyla Fenerliler, Osmanlı bürokrasisinde önemli mevkilere gelmeye başladılar . 1699 Karlofça Antlaşması müzakerelerindeki gayreti ile takdir edildi. Daha sağlanan güvenle birlikte tercümanlık görevi oğlu, Nikolaki Mavrokordato’ya verildi. XVIII. Yüzyılda yerli Eflak ve Boğdan beylerinin devlete olan güveni sarsmaları neticesinde 1709’dan itibaren bu iki beyliğe Fenerliler tayin edilmeye başlandı. İlk olarak da Boğdan Beyliğine Nikolaki Mavrokordato atandı. Tercümanlık ve voyvodalık görevleriyle Fenerlilerin etkinliği1821 Yunan İsyanına kadar devam etti. Bu süre zarfında devlet Eflak 40, Boğdan’a 36 voyvoda tayin ederken, 34 Fenerli bey de baştercümanlık vazifesini üstlendi. Fransız İhtilali ile Rumlar arasında da milliyetçiliğin yayılması ve güveni sarsıcı gelişmeler, Fenerlilerin de zarar görmesine yol açtı. Zira az da olsa Fenerlilerin bir bölümü isyana iştirak etti. Karatodori, Vogoridi, Kalimaki, Mavroyeni, Fotyadi, Musurus, Aristarki, Karaca gibi birçok aile isyan sırasında devlete bağlılığını gösterdi ve olayların dışında kaldı. Devlet bu ailelerin fertlerine görev vermeye devam etti.
Yaşam standartlarına özen gösteren Fenerliler, XVIII. yüzyılın ikinci yarısından itibaren Fener’den ayrılarak daha ziyade Boğaziçi’nde Kuruçeşme, Arnavutköy, Tarabya ve Yeniköy gibi semtlere yerleştiler. İsyan döneminde burayı terk edip Yunanistan’a gidenler olmakla birlikte geri kalanlar yaşamlarını Boğaziçi’ndeki semtlerde sürdürdüler. Fenerli zümresinin son temsilcileri olan bu ailelere, “Yeni Fenerli” de denilmektedir . Yeni Fenerliler, Batı kültürünü bilen, bilgi ve bilime değer veren bir zümreydi. Osmanlı burjuvazisinin bir parçası diyebileceğimiz Yeni Fenerliler, devlete bağlı ve saygılıydılar.
-
-
-
The Mavrogenis family, who are one of the last representative of the old and new Phanariots, could swiftly keep up with the changes in the Ottoman State and maintain its relation with the state. The family also preserved its place in Rum Orthodox community. Mavrogenis Bey, who had received law education in French, could speak French well. Although he expected to have a position in the Ottoman bureaucracy after he graduated and returned to Istanbul, he got disappointed. Mavrogenis Bey, who went to London, started to work for a Rum company there. Not satisfied with work life in London, he quitted his work and came back to Istanbul. Mavrogenis Bey also improved his English during his years in London. He could also speak a little Turkish. He started to work as a clerk in the Mabeyn-i Humayun in 1875 thanks to his father, Spyridon Mavrogenis, who worked as a doctor for the palace. Later on, Mavrogenis Bey was appointed as a clerk for the newly founded Belgrade Embassy in 1879, thus before long he became a part of foreign bureaucracy, which he desired. Mavrogenis Bey, who was not happy to be in Belgrade was appointed to another embassy, Madrid, as a clerk in 1881. Although he tried to get appointed to a larger center of diplomacy using his father’s power, he was not able to do so. After working for more than five years in Madrid, he took the opportunity to be a minister to the US and moved to Washington.
He had an opportunity to improve his career in his profession in Washington, a city which was not preferred by many senior bureaucrat and diplomats. With this appointment, he also had his place in high ranking bureaucracy. Mavrogenis Bey’s nine years of service ended in 1896 when he was discharged upon calls for the appointment of a Muslim ambassador in his place, which was not a legitimate reason. He was not appointed to any position in the following few years due to the pretext that there was not a suitable position for him. Actually, he was mentioned as a candidate for Crete and Samos governor, he was not eager. What he had experienced drew him mentally closer to the opposition. In 1901, Mavrogenis Bey was appointed as a member to Şura-yı Devlet, which was one of the symbols for modernization of the Ottoman state. When he lost his father in 1902, he actually lost his tutelary. When he was nominated for Samos Governor again, Mavrogenis Bey had to accept it. He was accused of his partial administration during his time in Samos for about two years. He resigned because of these accusations. He was appointed as a member to Şura-yı Devlet and stayed in the same position till the declaration of constitutionalism. Mavrogenis Bey, who attracted the attention of the Unionists because of his Reformist and liberal views, was appointed as a member of Meclis-i Ȃyan (Assembly of Notables) in 1908. With his Western thoughts and ideas, Mavrogenis Bey, who worked in this assembly, contributed to the improvement of constitutionalism. In 1911, he was appointed as the ambassador to Vienna in 1911, though not with his own wish. After he worked there for one year, he was discharged on the pretext of the deeds of Rums in Western Anatolia during the Balkan War I. He was the member of Assembly of Notables; he was not given another duty. Mavrogenis Bey kept writing his dairy he started in 1907. He did not leave the country after the declaration of the Republic and died in these lands in 1929.
-
Primary Language | Turkish |
---|---|
Journal Section | Articles |
Authors | |
Project Number | - |
Publication Date | July 20, 2022 |
Submission Date | January 24, 2022 |
Published in Issue | Year 2022 Volume: 4 Issue: 8 |