Mevcut makalemiz, başlığının da belirttiği gibi, duyulur niteliklere dair Yeni Çağ’da dört filozof tarafından yapılmış mukayeseleri konu almaktadır. Birincil ve ikincil nitelikler arasındaki ayrım, Yeni Çağ felsefesindeki bu mukayeselerin ana eksenini meydana getirmektedir. Birincil ve ikincil nitelikler arasındaki ayrımın Yeni Çağ’daki öncüsü olmanın, münhasıran Locke’a atfedildiğine zaman zaman şahit olunur. Bu atıf önemli bir yanılgı barındırır: Birincil ve ikincil nitelikler arasındaki ayrımın Yeni Çağ’da önderliğini yapan aslında Galilei’dir; Locke bu ayrımı detaylandırır. Makalemizde duyulur nitelikler öğretisinin tarihsel arka planıyla giriş yaptık ve öğretinin köklerinin Antik Çağ’da Aristoteles’e uzandığını açıkladık. Öğretinin Skolastik felsefe geleneği üzerinden Yeni Çağ’a nakledildiğini tespit ettik. Galilei’nin birincil ve ikincil nitelikler arasında yaptığı ayrımı takiben Hobbes’un, Descartes’ın, Locke’un ve Berkeley’in mukayeselerini inceledik: Hobbes, niteliklerin dünyada gerçekten var olduğunu düşünmemizi sağlayan duyuların “büyük aldatmacasına” dikkat çekmiş ve istisnasız bütün duyulur niteliklerin gerçekliği yansıtmayan yanıltıcı fenomenler olduğunu savunmuştur. Her türlü duyulur niteliğe epistemolojik objektivite statüsü atfetmeyi kararlılıkla reddetmiştir. Birincil niteliklerin yanı sıra ikincil niteliklerin de subjektif olduğunu savunmuştur. Descartes’in felsefesinde, böyle adlandırmamış olmakla birlikte, birincil ve ikincil nitelikler arasında belirli bir ayrımın mevcudiyetini saptadık. Locke’un öncellerinde bulunmayan bir duyulur nitelik sınıfı olarak üçüncül nitelikleri gündeme getirdiğini, Berkeley’inse ikincil nitelikler kadar birincil nitelikleri de algılayan özneye tâbi kıldığını gözlemledik.
Our current article, as the title indicate, deals with comparisons made by four philosophers on sensible qualities in the Early Modern Age. The distinction between primary and secondary qualities constitutes the principal axis of these comparisons in the Early Modern Age. It is occasionally witnessed that to be the distinction’s pioneer in the Early Modern Age was exclusively attributed to Locke. This attribution has an important mistake: it was indeed Galilei who pioneered in the Early Modern Age the distinction between primary and secondary qualities; Locke details this distinction. We began our article with the historical background of the doctrine of sensible qualities and explained that the roots of the doctrine date back to Aristotle in Antiquity. We ascertained that the doctrine was transferred to the Early Modern Age through the tradition of Scholastic philosophy. Following the distinction made by Galilei between primary and secondary qualities, we examined the comparisons of Hobbes, Descartes, Locke and Berkeley: Hobbes pointed out to the “great deception” of the senses that make us think that their qualities exist really in the world, and argued that all the sensible qualities, without exception, are misleading phenomena that do not reflect reality. He resolutely refused to impose epistemological objectivity status on any type of sensible qualities. He argued that primary qualities as well as secondary ones were subjective. We ascertained that a certain distinction exists between primary and secondary qualities in Descartes’ philosophy, although not so named. But he argued that, unlike Hobbes, primary qualities are objective and secondary qualities are subjective. We observed that Locke brought to agenda the tertiary qualities as a class of sensible qualities that were not found in his predecessors, and also that Berkeley subordinated the primary qualities to the subject who perceives, as much as the secondary qualities.
Primary Language | Turkish |
---|---|
Journal Section | Research Article |
Authors | |
Publication Date | April 25, 2020 |
Submission Date | January 29, 2020 |
Published in Issue | Year 2020 |
Tarandığımız Dizinler:
e-ISSN: 2148-5232