Abstract
1980'lerde
başlayan neo-liberal politikalar, 1990'lardan itibaren yoğun
olarak hissedilmeye başlayan küreselleşme süreci ve etkileri; tüm
alanlarda olduğu gibi yönetsel alanda da bir takım
değişiklikleri, farklı bakış açılarını, yeni kavram ve konuları
gündeme getirmiştir. Yönetsel alanda özellikle devletin üzerinde
oluşan baskılar, devletin ve onun uygulama aygıtı olan kamu
yönetimlerinin yeniden düzenlenmesi durumunu ortaya çıkarmıştır. Bu süreç, eski ve geleneksel anlayış ve yöntemlerin reddedildiği, yerine devletin işletme ve iktisat disiplinlerinin konu ve kavramlarıyla yeniden dizayn edilmeye çalışıldığı yeni bir dönemi beraberinde getirmiştir. Bu yeni dönem merkezi yönetimleri olduğu kadar, 1980'lerden itibaren tüm dünyada güçlendirilmeye çalışılan yerel yönetimler üzerinde de ciddi etkiler oluşturmaya başlamıştır. Küreselleşme, yeni kamu yönetimi ve yönetişim gibi kavramlar, sadece merkezi yönetimleri değil, yerel yönetimleri de etkilemiş; yerelleşme, Avrupa Yerel Yönetimler Özerklik Şartı, hizmette halka yakınlık ilkesi (Subsidiarite), merkez-yerel ilişkileri, gelir-görev paylaşımı, açıklık ve hesap verebilirlik gibi birçok konunun yerel yönetimler bünyesinde konuşulup değerlendirildiği bir ortamı oluşturmuştur.