Doğu Bloku ve SSCB, 1989'dan sonra dağılma sürecine girmesiyle ekonomik ve siyasi bakımdan zor duruma düşerek AB'nin iktisadi ve maliyardımına muhtaç kalmıştır. Rusya, 1990'dan sonraki on yılda AB ile siyasi ve stratejik ilişkilerinde yumuşak bir çizgi takip etmiştir. 1999'da Putin'in Rusya Devlet Başkanı seçilmesi ve 2000'li yılların başından itibaren başta doğalgaz ve petrol olmak üzere hammade fiyatlarındaki büyük artış Rusya'nın millî gelirini muazzam miktarda arttırmıştır. Bunun sonucu Rusya'nın AB'ye karşı izlediği siyasi ve stratejik ilişkileri de sertleşmiştir. Dünyanın en zengin petrol ve doğalgaz kaynaklarına sahip olan Rusya, 1990'lı yıllarda oluşmuş bütün borçlarını 2000'li yıllarda ödediği gibi elinde de büyük miktarda dolar döviz rezervi biriktirmiştir. AB'nin ekonomikve mali yardımına muhtaç olmayan Putin'in Rusyası eski ekonomik gücüne kavuşunca siyasi ve askerî bakımdan da SSCB'nin eski parlak günlerine dönme özlemiyle politikalar oluşturmaya başlamıştır. Bu bağlamda AB'nin Kosova'nın bağımsızlığını tanımasına sert tepki göstermiş, Gürcistan'ın Abhazya ve Güney Osetya üzerindeki egemenlik iddialarına karşı çıkmış ve Ağustos 2008'de Gürcistan'a askerî müdahelede bulunmuştur. Ayrıca NATO'nun Ukrayna, Gürcistan ve Azerbaycan gibi Karadeniz ve Kafkasya ülkeleri ile genişlemesine karşı çıkmakta ve enerji kozunu AB'ye karşı bir silah olarak kullanmaktadır. Bu politika kapsamında daha önce Rusya ile AB arasında imzalanan Stratejik Ortaklık ve İşbirliği Anlaşmasını (SOİA) uzatmayı reddetmiş ve kendi ulusal çıkarları doğrultusnda SOİA'da AB'den önemli değişiklikler talep etmiştir. Böylece 1990'lı yılların başından sonra Rusya ile AB arasında başlayan Stratejik Ortaklık, 2000'li yılların başında Stratejik Depresyona dönüşmüş bulunmaktadır.
Doğu Bloku ve SSCB, 1989'dan sonra dağılma sürecine girmesiyle ekonomik ve siyasi bakımdan zor duruma düşerek AB'nin iktisadi ve maliyardımına muhtaç kalmıştır. Rusya, 1990'dan sonraki on yılda AB ile siyasi ve stratejik ilişkilerinde yumuşak bir çizgi takip etmiştir. 1999'da Putin'in Rusya Devlet Başkanı seçilmesi ve 2000'li yılların başından itibaren başta doğalgaz ve petrol olmak üzere hammade fiyatlarındaki büyük artış Rusya'nın millî gelirini muazzam miktarda arttırmıştır. Bunun sonucu Rusya'nın AB'ye karşı izlediği siyasi ve stratejik ilişkileri de sertleşmiştir. Dünyanın en zengin petrol ve doğalgaz kaynaklarına sahip olan Rusya, 1990'lı yıllarda oluşmuş bütün borçlarını 2000'li yıllarda ödediği gibi elinde de büyük miktarda dolar döviz rezervi biriktirmiştir. AB'nin ekonomikve mali yardımına muhtaç olmayan Putin'in Rusyası eski ekonomik gücüne kavuşunca siyasi ve askerî bakımdan da SSCB'nin eski parlak günlerine dönme özlemiyle politikalar oluşturmaya başlamıştır. Bu bağlamda AB'nin Kosova'nın bağımsızlığını tanımasına sert tepki göstermiş, Gürcistan'ın Abhazya ve Güney Osetya üzerindeki egemenlik iddialarına karşı çıkmış ve Ağustos 2008'de Gürcistan'a askerî müdahelede bulunmuştur. Ayrıca NATO'nun Ukrayna, Gürcistan ve Azerbaycan gibi Karadeniz ve Kafkasya ülkeleri ile genişlemesine karşı çıkmakta ve enerji kozunu AB'ye karşı bir silah olarak kullanmaktadır. Bu politika kapsamında daha önce Rusya ile AB arasında imzalanan Stratejik Ortaklık ve İşbirliği Anlaşmasını (SOİA) uzatmayı reddetmiş ve kendi ulusal çıkarları doğrultusnda SOİA'da AB'den önemli değişiklikler talep etmiştir. Böylece 1990'lı yılların başından sonra Rusya ile AB arasında başlayan Stratejik Ortaklık, 2000'li yılların başında Stratejik Depresyona dönüşmüş bulunmaktadır.
Primary Language | Turkish |
---|---|
Journal Section | Articles |
Authors | |
Publication Date | February 1, 2008 |
Submission Date | February 15, 2015 |
Published in Issue | Year 2008 Volume: 4 Issue: 8 |