Katılımcı gözlem tekniği ile gerçekleştirilen iki yıl süreli bu çalışmada; genel olarak Alevîlikle ilgili muhatap alınan etütlerde önemli görülen ve fakat araştırmalar neticesinde elde edilen verilere göre eksiklik olduğu düşünülen iki temel husus vuzuha kavuşturulmaya çalışılmıştır. Bunlardan ilki: Anadolu Türk Aleviliği ile Anadolu Arap Aleviliği arasında görülen teori, pratik ve dinî sosyalleşmedeki farklılıklara herhangi bir nedenle değinilmemiş olması. Elde edilen bulgular neticesinde, ana kültle ilgili mistik yorumlar ve dinsel spekülasyonlarla birlikte menseklerdeki formel unsurlarda görülen değişken yansımaların, aynı zamanda cemaatleşme doğrultusunda oluşan hiyerarşik yapılanmaların, bu iki ayrı kültürde birbirinden bütünüyle farklı olduğu görülmüştür; buna bağlı olarak, etnik ve kültürel bakımından da tümüyle birbirinden farklı olan iki ayrı oluşumun, tabiî olarak zihinsel muhtevalarının ve felsefî-akîdevî idraklerinin de birbiriyle mütecanis olmadıkları anlaşılmıştır. Diğeri: Kavramsal problematikteki kategorik belirsizlik; bilimsel standartlar ölçü alınarak gerçekleştirildiğini düşündüğümüz ve çalışmalarını bu doğrultuda tetkike tabi tuttuğumuz kimi araştırmacılar Alevîliği, semantik olarak islâmî yorum bütünlüğü içerisinde "tarikat" terminolojisiyle özdeşleştirirken; kimileri de aynı yaklaşımla, "mezhep" kapsamında konuyu ele almaya çalışmıştır. Üzerinde yoğunlaştığımız araştırma sonucunda ve teoriğin pratiğe uygunluğu doğrultusunda elde edilen veriler doğrultusunda bulgular göstermiştir ki, gerek Anadolu Türk Alevileri ve gerekse Anadolu Arap Alevilerinin çoğunluğu, kendilerine izafe edilen, ne var ki selefî Sünnîliğin resmî ve gayri resmî temel formları olarak algıladıkları "mezhep" ve "tarikat" kodlamalarını reddetmektedirler. Bu durumda,"din" kimliğinde dahi idrak edilmek istenmeyen Alevî heterodoksisinin, "Spesifik Akidevî Gruplar" kategorisinde kavramlaştırılmasıyla birlikte, problematiğin çözümü hakkında daha isabetli
tespitler yapılabileceği kanaati hasıl olmuştur.
Araştırma sonucunda elde edilen veriler, Hatay‟dan Mersin‟e kadar olan ve
sahil bölgede yaşayan Nusayrîler ile Anadolu Türk Alevileri arasında, kültler
panteonunun manevî zirvesinde yer alan ana kültün kimliği etrafında
merkezîleşmenin dışında, hiçbir benzerliğin olmadığını bize göstermiştir.
After two year long study field study on this subject, the following two major problems seen in the studies previously carried out on the subject have been singled out: 1) The categorical uncertainty in conceptual problematic. Some scholars regard the Alawism as part of Sufism while others consider it a sect. However, the research carried out on this subject indicated that most of the Turkish Alawis in Anatolia and Ababic Alawis in Anatolia rejected both the concepts of “tariqa” and “madhab” by considering them essential doctrines of Salafi understanding of Sunnism. Therefore, it is argued in this article that the heterodox Alawis should be considered in the category of “specific religious groups”. 2) In researches carried out on this subject, there is no mention of the theological, political and social differences between Anatolian Turkish Alawism and Anatolian Arabic Alawism (Nusayrism). Since there are also differences between the two groups in their mystical understanding, speculative thinking, hierarchical structure of their group, and formal rituals, it is not surprising to find out that their reasoning is also totally different. Finally, what the findings of our research shown us is the fact that there is no similarity in any subject between the Nusayris who live in Hatay and Mersin and Anatolian Turkish Alawis except their belief that the highest pantheon should be respected
Other ID | JA89EF63NE |
---|---|
Journal Section | Article |
Authors | |
Publication Date | June 1, 2005 |
Published in Issue | Year 2005 Volume: 14 Issue: 14 |
Harran İlahiyat Dergisi-Harran Ilahiyat Journal Creative Commons Alıntı-GayriTicari-Türetilemez 4.0 Uluslararası Lisansı ile lisanslanmıştır.