Osmanlı Sultanı Abdülmecid (1839-1861), birçok Osmanlı padişahı gibi âlim ve zâhidlerle beraber olmayı, onlarla görüşmeyi, gönüllerini kazanmayı arzu etmiş ve onlara maddî yardımda bulunmuş ve nasihatlarını da dinlemiştir. Nakşî-Hâlidî şeyhlerinden âlim ve sûfî Ahmed Ziyâeddîn Gümüşhânevî (ö. 1311/1893), belli zamanlarda Abdülmecid ile görüşürdü. Sultan Abdülmecid, fırsat buldukça mevlevîhâneleri ziyâret eder ve Mevlevîlere maddî destekte bulunurdu. Döneminde Darü’l-Mesnevîler açılmış, İstanbul’da bilinen iki Darü’l-Mesnevî’nin açılışında kendisi hazır bulunmuştur. Kendisi Nakşî-Hâlidî tarikatına intisap edip bir tekke yaptırmıştır. Yine Abdülmecid, Mevlânâ Hâlid-i Bağdâdî’nin (ö. 1242/1827) Şam’da bulunan Salihiye’deki kabrine bir türbe ile bir zaviye yaptırmış ve bunların bakımı için bir ödenek ayırmıştır.
Abdülmecid, bazı sûfîlerin sanat erbabı olabilmesi amacıyla onlara yardımcı olmuştur. Sultan Abdülmecid’in değer verdiği ve muhabbet duyduğu ilgi ve alaka gösterdiği sûfîlerden birisi de Ahmed Kuddûsî’dir (ö. 1266/1849). Abdülmecîd, Kuddûsî ile görüşmüş vaz, nasihatlerini dinlemiş ve aralarında samimi bir dostluk oluşmuştur. Buna mukabil olarak Kuddûsî, eserlerinde özelikle Dîvân’ında Sultan Abdülmecid’i hayırla andığı gibi halkı da Sultan Abdülmecid’e dua etmeye davet etmiştir.
Kuddûsî, Osmanlı Sultanlarından I. Abdülhamid (1774-1789), III. Selim (1789-1807), IV. Mustafa (1808-1839) ve Abdülmecid hanların yönetimine şahit olmuş ve bu padişahlar arasında sadece Abdülmecid’den sitayiş ile bahsetmiş icraatlarını övüp kendisine duada bulunmuştur. Kuddûsî’nin Abdülmecid’i medh ve sena etmesinin sebebi yukarıda zikrettiğimiz gibi onun dinî vecibelerini yerine getirmedeki duyarlığı ve tarikat ehli ile iyi ilişkiler içinde olmasından kaynaklandığını kolaylıkla söyleyebiliriz.
Sultan Abdülmecid; yumuşak tabiatlı, hassas, merhametli, yardımsever, eli açık ve dinî vecibelerini yerine getirmede özen gösteren bir padişahtı. Düzenli Kur’ân-ı Kerîm tilâvet eder, hayır ve hasenatta bulunurdu. Ahmed Kuddûsî’ye göre; Sultan Abdülmecid saf temiz kalpli bir padişah olduğu gibi zamanının eşi ve benzeri olmayan müstesnâ insanlarından birisidir. Kuddûsî, Dîvân’ında Sultan Abdülmecid’in çok cömert olduğunu ve Allah’ın sâlih kullarına ve dostlarına karşı muhabbet duyduğunu, bütün halka ve muhtaçlara ihsân ve ikrâmda bulunduğunu ifade etmektedir. Ayrıca Divân’ında Sultan Abdülmecid’in Hak aşığı olduğunu, Hak âşıklarını ve sûfîleri çok sevdiğini, onlarla iftihar ettiğini fakat bunun yanında fesat ve fitne ehlini ise hiç sevmediğini onlardan uzak durmaya çalıştığını zikreder. Kuddûsî, insanları cahilce Halife Sultan Abdülmecid’i yermemeleri gerektiği konusunda da ikazda bulunur. Çünkü Kuddûsî’nin nazarında zaman ahir zamandır.
Ahir zaman fitne ve fesadından Cenâb-ı Hakk’a sığınmak gerekir ve bu zamanda Padişah’a ve ehl-i İslâm’a çok dua etmek ise elzemdir. Zira İslâm âlemi çeşitli musibet ve fitnelerle karşı karşıyadır. Yenilikçi padişahlardan biri olan Sultan Abdülmecid, yaptığı bütün yenilikleri şeriat kuralarına mutabık yapmak zorunda olduğu bilinciyle hareket ederdi. Yalınız Abdülmecid, devlete dönemin hal ve vaziyetine uygun bir intizam vermekten başka bir yol bulunmadığının fikrine sahipti. Bu sebepten Islahatçı fikirleri taşıyan, devlet ricâlini desteklerdi. Kendisi önceki padişahların uyguladığı bazı gelenek ve usullerde düzenlemeler yapmaya çalıştı. Sultanların sarayda kapalı kalma adetlerini kaldırarak zaman zaman halkın arasına katıldı ve onların problemleriyle ilgilendi. Bilhassa camilerde düzenlenen icâzet törenlerinde, askerî okullarda yapılan sınavlarda hazır bulundu Burada bulunan öğrenci ve hocaları gayrete getiren konuşmalar yaptı.
Abdülmecid, halkın ihtiyaçlarını yerinde müşahede etmek ve şikâyetlerini dinlemek için memleket içinde zaman zaman seyahatler yaptı. Döneminde siyasî, içtimâî kültürel ve manevî alanlarda halka daha serbest ve hür hareket etme imkânı sağlandı. Sultan Abdülmecid eğitim alanında birçok reform yaptı ve halkın hürmet ettiği ehl-i ilme ve sufîlere önem verdi, sosyal ve ekonomik sıkıntılar içinde olan halka yardımcı olmakla halkın güvenini, sevgisini ve hürmetini kazandı. Sultan Abdülmecid gittiği şehirlerde merasimlerle karşılandı ve uğurlandı. O’nun için kurbanlar kesildi.
The Ottoman Sulṭān ʿAbd al-Majīd (1839-1861), like many other Ottoman sulṭāns, desired to spend time with scholars and ascetics, to meet with them and to win their hearts. He also financially supported them and attached importance to their advice. Ahmed Ziyaeddin (Ḍiyāʾ al-Dīn) Gümüşhanevi (d. 1311/1893), a scholar and Ṣūfī, one of the Naqshī-Khālidī sheikhs, used to meet with ʿAbd al-Majīd at certain times. Sulṭān ʿAbd al-Majīd used to visit mawlawīkhānes whenever he had the opportunity and provided financial support to the Mawlawīs. Dār al-Mathnawis were established during his period, and he was present at the opening of two well-known Dār al-Mathnawis in İstanbul. He joined the Naqshī-Khālidī order and built a lodge. He also built a mausoleum and a zāwiyah for the tomb of Mewlānā Khālid Baghdādī (d. 1242/1827) in Salihiye in Damascus and allocated a budget for their maintenance.
He helped some Ṣūfīs become artisans. One of the Ṣūfīs that Sulṭān ʿAbd al-Majīd valued and showed interest in and affection for was Aḥmad Quddūsī (d. 1266/1849). He met Quddūsī and paid attention to his advice, so a sincere friendship developed between them. Quddūsī, in turn, commemorated Sulṭān ʿAbd al-Majīd with blessings and invited people to say prayers for him in his works, particularly in his Dīwān.
Quddūsī lived during the reigns of the Ottoman Sulṭāns ʿAbd al-Hamīd (1774-1789), Selīm III (1789-1807), Muṣtafā IV (1808-1839) and ʿAbd al-Majīd, but among these sulṭāns he spoke highly of only ʿAbd al-Majīd, praised his actions and prayed for him. We can comfortably say that, as mentioned earlier, the reason for Quddūsī's praise and admiration for ʿAbd al-Majīd was the sulṭān’s sensitivity in fulfilling his religious obligations and his good relations with the people of the sect.
ʿAbd al-Majīd was a sulṭān of mild nature; he was sensitive, compassionate, benevolent, generous and attentive in fulfilling his religious obligations. He would regularly recite the Qurʾān, get involved in charity work and do good deeds. According to Aḥmad Quddūsī, Sulṭān ʿAbd al-Majīd had an honest and a pure heart, as well as being one of the exceptional people of the time. In his Dīwān, Quddūsī states that Sulṭān ʿAbd al-Majīd was very generous, that he felt affection for the righteous servants and friends of Allāh, and that he was generous and gracious to all the people, particularly to the needy. He also mentions in his Dīwān that Sulṭān ʿAbd al-Majīd was a lover of the Ḥaqq, that he liked the lovers of the Ḥaqq and Ṣūfīs, and was proud of them, whereas he disliked people of mischief and fitna and tried to stay away from them. Quddūsī also warns people not to criticize the Caliph Sulṭān ʿAbd al-Majīd in an ignorant way as he thinks that humanity is within the End Times.
It is essential that people seek refuge in Allāh Almighty from the fitna and mischief of the End Times, and it is essential that they pray a lot for the Sulṭān and Muslims during such a time. This is because the Islamic world is facing various calamities and fitnas during the End Times. Known for his reformist practices, Sulṭān ʿAbd al-Majīd acted with the awareness that he had to introduce all his innovations in line with the Sharīʿa law. However, he thought that there was no other way but to restructure the state in line with conditions of the time. Therefore, he supported state officials with reformist ideas. He tried to adjust some of the customs and procedures followed by his predecessors. He abolished the custom of the sulṭāns to remain confined in the palace, and he sometimes joined his people and took interest in their problems. In particular, he was present at ijāzah ceremonies organized in mosques and at the exams administered at military schools. He delivered speeches that motivated students and teachers in them.
He sometimes travelled around the country to observe the needs of people on the spot and to listen to their complaints. During his reign, the Ottoman people were given the opportunity to act more independently and freely in political, social, cultural and spiritual issues. Sulṭān ʿAbd al-Majīd introduced many educational reforms, gave importance to respected scholars and Ṣūfīs, along with gaining the trust, love and respect of people by helping them in social and economic difficulties. Sulṭān ʿAbd al-Majīd was welcomed and seen off with ceremonies in the cities he visited. Sacrifices were offered for him.
Primary Language | Turkish |
---|---|
Subjects | Religious Studies |
Journal Section | Research Articles |
Authors | |
Publication Date | December 15, 2022 |
Submission Date | June 16, 2022 |
Published in Issue | Year 2022 Issue: 48 |