The Age of Bliss and Age of Ignorance are worth analysing, not only in terms of their religious and political properties but also in terms of their cultural and social characteristics. Therefore, in-depth research into various traditions and practices reflecting the social life and cultural assets of these periods could enable us to better appreciate the phases that Islam went through. Poetry and oratory assumed a key place among the culturally rich practices. The works composed during this period when oral culture was very strong are precious as they shed light not only on the social and cultural texture of these periods but also on their artistic properties. It is understood from the narrations in scholarly sources that music, another branch of art, also occupied a critical place in this period. The muġannis and muġanniyas, who sang songs at weddings and assemblies, had a key role to play in the entertainment and cultural life of this period.
Another remarkable activity forming the musical culture was the songs sung to excite the camels known as ḥidā or ḥudā (حدا). These songs not only helped make journeys in the desert easier and more enjoyable but also helped the camels to speed up, thereby empowering them to complete the journeys in a shorter time. Leading representatives of the ḥudā tradition were generally from Medīna; most of them were the members of the Khazraj tribe. Being also poets, these people were able to excite and motivate the camels to rush during the expeditions, as well as to enthuse the soldiers in the army. Also known for their courage and valour, these people participated in battles. Many of them were martyred and made efforts to fulfil lofty aims. The songs they sang while exciting the camels added spice and zest to wars and military expeditions of the period, and today they help understand the social and cultural life of the time.
This study emphasises the place and importance of the tradition of ḥudā in Arab society. It also provides brief information about some of the Companions, who were major representatives of the tradition and who were called the ḥādī. It reports anecdotes from various sources about the practices of ḥudā in which they played a leading role. As some of these Companions were slaves, while some of them were freemen, the ḥādīs were described under the headings of slaves and freemen. As the present study depicts a tradition that lived during the Prophet's era, it reviewed the relevant sources of literature sources. The review included not only historical works but also biographical books, such as ṭabaqāt, tarājim and ḥadīth sources. It used comparison, analysis and synthesis to evaluate the information obtained. At this point, because the focus of the article is the elements of cultural history, both classical works and contemporary research studies addressing these issues were included. The information imparted by all these works shows that the Age of Bliss was characterised by a lively artistic and cultural life. Undertaking such a research study is critically important in terms of all its aspects to ensure a better understanding of the period. Therefore, the present study aimed to take a step towards this goal.
The present study provided some important and interesting findings on the subject. It was found that most of the Companions who were ḥādī belonged to the Khazraj tribe from Medīna. They participated not only in commercial expeditions but also in wars, and most of them were martyred in these wars. It was also found that people who were the ḥādī of women's camels and those who were the ḥādī of camels ridden by men had different names. Another finding of this research is that slaves of Abyssinian origin played the role of the ḥādī for women. Furthermore, based on the available information, it was inferred that the ḥādīs were more courageous than poets.
Asr-ı Saadet ve öncesindeki cahiliye dönemi dini ve siyasi yönü ile olduğu kadar, kültürel ve sosyal yönleri ile de incelenmeye değerdir. Bu sebeple dönemin sosyal hayatını ve kültürel zenginliğini yansıtan pek çok gelenek ve uygulamanın derinlemesine araştırılması İslam’ın geçirmiş olduğu evreleri daha iyi anlamamızı sağlayacaktır. Bu kültürel zenginlikler arasında şiir ve hitabetin çok önemli bir yeri vardır. Sözlü kültürün oldukça kuvvetli olduğu bu döneme ait söz konusu eserler, sanatsal yönlerinin yanında devrin sosyal ve kültürel yapısını ortaya koymaları bakımından da kıymeti haizdirler. Sanatın bir başka kolu olan mûsikînin de bu dönemde önemli bir yere sahip olduğu kaynaklardaki rivayetlerden anlaşılmaktadır. Düğünlerde ve meclislerde şarkılar okuyan muganni ve muganniyeler, bu asrın eğlence ve kültürel hayatında önemli bir yere sahiptiler.
Dönemin müzik kültürüne ait dikkat çeken bir başka önemli etkinlik de hıdâ veya hudâ (حدا) olarak bilinen develeri coşturmak için söylenen nağmelerdir. Bu nağmeler çölde zor şartlar altında gerçekleşen yolculuğu daha kolay ve keyifli hale getirdiği gibi develerin hızlanmasına ve dolayısıyla yapılan seyahatlerin daha kısa sürede tamamlanmasına vesile olmuştur. Hudâ geleneğinin en önemli temsilcileri genellikle Medinelilerden olup bunların büyük bir çoğunluğu da Hazrec kabilesi mensuplarıdır. Şairlik yönü de olan bu kişiler, seferler esnasında develeri coşturup hızlandırdıkları gibi ordudaki askerlere heyecan vermeyi bilmişlerdir. Kendileri de cesaret ve kahramanlıkları ile tanınan bu kişiler, savaşlara katılmışlar ve pek çoğu şehit düşerek bu çabalarını ulvî bir makamla taçlandırmışlardır. Onların develeri coştururken söyledikleri nağmeler dönemin savaş ve seferlerine ayrı bir renk kattığı gibi mezkûr dönemin sosyal ve kültür hayatının anlaşılmasına da katkı sağlamıştır.
Çalışmada hudâ geleneğinin Arap toplumundaki yeri ve önemi üzerinde durulmuştur. Ardından geleneğin önemli temsilcileri olan ve kendilerine hadi denilen ashabdan bu isimlerle ilgili kısa bilgiler verilmiş, kaynaklarda onların başrolde oldukları hudâ uygulamalarına dair anekdotlar aktarılmıştır. Bu sahabilerin kimisi köle, kimisi de hürlerden oldukları için makalede hadiler, köleler ve hürler başlığı altında incelenmiştir. Araştırma, Hz. Peygamber döneminde yer alan bir geleneği içermesi sebebi ile literatür taraması yapılmıştır. Sadece tarih eserleri ile yetinilmemiş, tabakât, terâcim türü biyografi kitapları ile hadis kaynaklarına da müracaat edilmiştir. Elde edilen bilgiler karşılaştırma, analiz ve sentez süzgecinden geçirilerek değerlendirilmiştir. Bu noktada makalenin konusu kültür tarihinden ögeler taşıdığı için bu konuları ele alan gerek klasik eserlerden gerekse çağdaş araştırmalardan yararlanılmıştır. Bütün bu eserlerin bize aktardığı bilgiler Asr-ı Saadet döneminin çok canlı bir sanat ve kültür hayatının olduğunu göstermektedir. Bu çalışmanın bütün yönleriyle ortaya konması dönemin daha iyi anlaşılması açısından çok değerli ve önemlidir. Bu çalışma ile bu amaca yönelik bir adım atılmaya çalışılmıştır.
Araştırma sayesinde konu ile ilgili önemli ve ilgi çekici bazı bulgular elde edilmiştir. Hadi olan sahabilerin büyük bir kısmının Medineli Hazrec kabilesine mensup oldukları, sadece ticari seferlere değil savaşlara da iştirak ettikleri ve çoğunun da bu savaşlarda şehit oldukları tespit edilmiştir. Kadınların develerine hadîlik yapanlarla erkeklerin bindiği develere hadîlik yapanların farklı isimler aldıkları görülmüştür. Kadınlara daha çok Habeş kökenli kölelerin hadîlik yaptığı bu araştırmanın ulaştığı neticelerden bir diğeridir. Ayrıca eldeki bilgilerden hareketle hadîlerin şairlere nazaran daha cesur oldukları çıkarımında bulunulmuştur.
Primary Language | Turkish |
---|---|
Subjects | Religious Studies |
Journal Section | Research Articles |
Authors | |
Publication Date | June 19, 2023 |
Submission Date | October 14, 2022 |
Published in Issue | Year 2023 Issue: 49 |