Starting with the first quarter of the 19th century, Ottoman Empire entered a modernization process, which became more and more comprehensive and deep rooted over time. During this process, traditional institutions and facts became being replaced by modern, secular structures and approaches, as the religious orders lost their former powerful and functional positions. During this period, autonomy, against central rule, has been mostly ended while socio-economic independency suffered the same fate against economic interventions. As the State perceived modernization as creating an Ottoman Muslim society on formal Islamic foundations and put it into implementation, the unique oncological and epistemological worlds, or their insight traditions, suffered significant losses of altitude. Faced with unbearable pressures by the reform, the religious orders tried to understand this new system and by creating modern institutions, such as newspapers, societies etc. integrated to the system, they have tried to deal with such pressures. One of the sufistic magazines of this era, Muhibban, appeared as a natural outcome of this historic process, also inspired by the liberal atmosphere of the Second Constitutionalist Period. Muhibban was created as an answer to severe social, cultural, religious and philosophical criticisms and enforcements directed towards Sufism and orders, particularly towards Bektashism, which was considered to be a threat against formal Islam. But Muhibban did not consider this to be sufficient, and introduced religious orders, monasteries and zawiyahs as the only places to be embraced by humanity to reach higher moral levels, virtue and fullness in modern world, as it was the case in the preceding centuries. In other words, as well as defending religious orders, Muhibban aimed to open up new legitimate places for them in the new social life and earn them their former reputation.
Osmanlı İmparatorluğu 19. asrın ilk çeyreğinden itibaren zamanla daha kapsamlı ve köklü bir hal alan modernleşme sürecine girmiştir. Geleneksel kurumların ve olguların yerini giderek modern, seküler yapıların ve anlayışların aldığı bu süreçte tarikatlar da eski güçlü ve işlevsel konumlarını kaybetmiştir. Bu dönemde merkezi otorite karşısında özerklik, ekonomik müdahaleler karşısında sosyo-ekonomik bağımsızlık büyük oranda sona ermiştir. Devletin modernleşmeyi, resmî İslam temelinde Osmanlı Müslüman toplumu oluşturma pratiği olarak algılaması ve uygulamaya koymasıyla da tarikatların özgün ontolojik ve epistemolojik dünyaları yani kadim irfan geleneklerinde ciddi bir irtifa kaybı yaşanmıştır. Reformun dayanılmaz baskıları karşısında tarikatlar yer yer yeni sistemi anlamaya en azından sistemin içerisinde bulunan gazete, cemiyet vb. modern kurumlar ihdas etmek suretiyle bu saldırılara karşı koymaya çalışmışlardır. Bu dönemin tasavvufî dergilerinden birisi olan Muhibban, tam da gelinen bu tarihi sürecin doğal bir sonucu olarak II. Meşrutiyet döneminin özgürlükçü havasının da etkisiyle ortaya çıkmıştır. Muhibban, tasavvuf ve tarikatlara özellikle de resmî İslam karşısında problemli görülen Bektâşîliğe yönelik ağır sosyal, kültürel, dinî ve felsefî eleştiri ve sınırlamalara karşı çıkmıştır. Muhibban, bununla da yetinmemiş tarikatları, tekke ve zaviyeleri daha önceki asırlarda olduğu gibi modern dünyada da insanlığın yüksek ahlak seviyesine, erdeme ve kemâliyete ulaşabilmesi için sarılması gereken yegâne yerler olarak takdim etmiştir. Başka bir deyişle Muhibban, tarikatları savunmak kadar yeni cemiyet hayatında da onlara meşru bir yer açmayı ve böylece eski itibarlarını kazandırmayı gaye edinmiştir.
Primary Language | Turkish |
---|---|
Journal Section | Articles |
Authors | |
Publication Date | December 30, 2016 |
Published in Issue | Year 2016 Volume: 15 Issue: 30 |