Abstract
The participle: It
is one of the most important names in the literal language and grammar; to use
the wording to speak a lot, it is a fact in the past and metaphor in the past
and reception.
The participle is
mentioned (the verb "he does") - in the first quarter of the Noble
Qur’an - two hundred and twenty-five (225) times distributed as follows: seventy
(70) times in Surat Al-Baqara. Fifty-two (52) times in Surat Al-Imran. Forty
(40) times in Surat Al-Nisaa. Thirty-four (34) times in Surat Al-Maedah.
Twenty-nine (29) times in Surat Al-Anam.
The participle is a
specific formulation that includes three meanings: the event, the occurrence,
and the person from whom the event occurred. and that it conducts the course of
the verb, it is a renewed, not fixed quality, and it adds extra meaning to the
meaning of the verb in addition to its course of action.
Formulating the
noun of the subject from the ternary verb, the noun of the subject is coined
with the weight of the ternary past tense with an increase of a thousand after
the first letter of the verb, and the last letter is broken on the weight of an
actor, such as: sitting, writing of a writer.
It is an emergency
matter; that is, the evidence in the suspicious attribute is the origin and
occurrence of a branch and vice versa in the participle.
Summary
The participle: It is
one of the most important names in the literal language and grammar; to use the
wording to speak a lot, it is a fact in the past and metaphor in the past and
reception.
The participle of the
non-triple act has multiple indications in the Holy Quran:
1 - The statement of
infringement.
2. Benefit from the
meaning of participation.
3 - Statement of the
meaning of adaptation.
4- Indication
of defects and colors.
5- Benefit the meaning
of cost.
6 - Benefit the meaning
of the request and the question.
7- A statement of the
meaning of exaggeration.
This is not to say that
these semantics are related to those non-triangular forms of the participle. The
participle may come from the triangular verb on some of them. There is a common
connotation between the participle, the triple verb, and the subject's name are
non-triple.
The participle, in the
sense of the name of the verb, is mentioned in the Holy Qur'an a lot; it may be
modified by its origin for a rhetorical or psychological purpose.
The grammar, interpretation, and rhetoric books agree on one
connotation of "ADL", which is the connotation of transformation and
departure from something and leaving it to others. Language books - in addition
to the previous indication of this article - refer to other indications of it,
and the Qur'anic context has employed article (ADL عدل) in various forms to
perform multiple meanings, and among these meanings was not the meaning of leaving
something and deviating from it to others.
The judgment of the existence of a revisionist phenomenon in any
linguistic text should be based on deemed linguistic laws so that this judgment
is not arbitrary and unseen. The participle is given in the sense of the name
of the object in the Holy Qur’an frequently. It may be modified from its origin
for a rhetorical or psychological purpose in which that use becomes a deep
meaning inferred by the presumption of the modified use.
The participle whose action he does in the language comes in two
forms: they are associated with the (the); and in this form, he works without
conditions, such as: the grateful man, his Lord, the patient who is patient
with his own knowledge is truly secure. An action that you did does only two
conditions:
A- To be in the sense of the condition or the reception and not the
going, such as: the train is coming now.
B - To be subject to denial, interrogation, adjective, or status,
such as: lands you are on behalf of your brother. (Interrogative). Your brother
does not hear my advice. (Denial).
The participle is mentioned in the chapter (the verb "he
does") - in the first quarter of the Holy Qur’an - two hundred and twenty-five
(225) times distributed as follows: seventy (70) times in Surat Al-Baqara.
Fifty-two (52) times in Surat Al-Imran. Forty (40) times in Surat Al-Nisaa.
Thirty-four (34) times in Surat Al-Maedah. Twenty-nine (29) times in Surat
Al-Anam.
Research Plan: The
research consists of an introduction, and four topics; each topic includes
several different issues that hover over the main idea, then the conclusion of
the research, followed by a list of sources and references.
The first topic: What
is the participle?
The participle is a
specific formulation that includes three meanings: the event, the occurrence,
and the person from whom the event occurred. and that it conducts the course of
the verb, it is a renewed, not fixed quality, and it adds extra meaning to the
meaning of the verb in addition to its course of action.
Formulating the
participle from the triple verb the participle is coined with the weight of the
past participle in a thousand increments after the first letter of the verb,
and the last letter is broken on the weight of an actor, such as: sitting,
writing a writer.
The second topic: the
expression in the participle and its effect on meaning. The
subject's name from the non-triple verb has multiple indications, among them in
the Holy Qur’an: among them: the benefit of transgression, the benefit of the
meaning of multiplication, the benefit of the meaning of participation, the
benefit of compliance, the benefit of faults and colors, the benefit of the
meaning of costs, the benefit of the meaning of request and the question, and
the benefit of the meaning of exaggeration.
The third topic: occurrence and evidence in the
participle in the Noble Qur’an.
İsm-i fâil, Arapçada sarf ilminin (morfoloji) en önemli
isimlerinden sayılmaktadır. Bu önem, vezninin kelamda çok kullanılmasından
kaynaklanmaktadır. İsm-i fâil, şimdiki zamanda hakîkat, geçmiş ve gelecek
zamanda ise mecaz anlamı ifade etmektedir. İsm-i fâil; fiili yapan kişiye veya
fiilin kendisinden meydana geldiği şeye delalet etmesi için “fâ‘ilun” vezninde
sübût (devamlılık) değil, hudûs (geçicilik) anlamı ifade eden türemiş bir
isimdir. İsm-i fâil, sülâsî mücerred fiillerden “fâ‘ilun-فاعل” vezninde, sülâsî dışındaki fiillerin muzârî vezninden,
muzârîlik harfini zammeli mîm’e dönüştürüp, sondan bir önceki harfi meksûr
yaparak oluşturulur.
Sülâsî dışındaki fiillerin ism-i fâillerinin çeşitli anlamları
vardır. Bu anlamlardan Kur’ân-ı Kerîm’de yer alanlar şunlardır: 1- Ta‘diye
(geçişlilik), 2- Teksîr (çokluk), 3- Müşâreke (ortaklık), 4- Mutâva‘at
(dönüşlülük), 5- Kusur, sakatlık ve renkler (‘uyûb ve elvân), 6- Tekellüf
(zoraki yapmak), 7- Telep ve suâl (istek-sorgu), 8- Mübalağa (abartı).
İsm-i fâilin zikredilen anlamları sarf ilminde sülâsî dışındaki
fiillerin ism-i fâil vezinlerine aittir. Bu durum, bu manaların, sülâsî
dışındaki fiillerin ism-i fâil vezinlerine has olduğu anlamına gelmez. Zira
sülâsî fiillerin ism-i fâil vezni de bu anlamlardan bazılarını ifade
etmektedir. Dolayısıyla hem sülâsi fiillerin ism-i fâil vezninin hem de sülâsi
dışındaki fiillerin ism-i fâil vezinlerinin ifade ettikleri ortak anlamlar
vardır.
İsm-i fâil, muzâf olup âmil
olmadığında daha çok sübût (devamlılık) anlamı ifade eder. Bu durumda izâfet, hakîkî izâfet olur. O
zaman da ism-i fâil, âmil olup izâfeti lafzî olan sübût anlamlı sıfat-ı
müşebbehe ile karıştırılmaktadır. Nahivcilerin; “ism-i fâil'in teceddüt
(yenilenme) anlamı ifade ettiği” şeklindeki görüşlerinin İbn Hişâm ve İbn
Mâlik’de haklı gerekçeleri var gibi gözüküyor. Zira ism-i fâili hareke ve sükûn
bakımından fiil gibi değerlendirmektedirler. İsim cümlesinde yer alan ism-i
fâil, çoğunlukla sübût ve süreklilik anlamı ifade eder. Fiil cümlesinde yer
alan ism-i fâil ise hudûs ve yenilenme anlamı ifade eder. İsm-i fâil, isim
cümlesi bağlamında kullanılıp başında te’kîd lâmı (lâm-ı muzahlaka) bulunursa,
bu durum sübût manasını artırır.
Nahiv, tefsir ve belâgat kitapları, (عدل) maddesinin bir tane anlamı olduğu
konusunda görüş birliği içindedirler. Bu anlam; dönüşme, bir şeyden ayrılma,
bir şeyi bırakıp başkasına yönelme anlamıdır. Lügat kitapları, kelimenin bu
anlamının yanı sıra başka anlamlarının da olduğuna işaret etmektedir. Kur’ân
bağlamında, çeşitli anlamlar ifade etmesi için (عدل) maddesinin farklı vezinleri kullanılmıştır. Bu anlamlar
arasında bir şeyi bırakıp başkasına yönelme anlamı yer almamaktadır. Her hangi
bir dil metninde, bir kelimenin anlamı dışında kullanıldığı olgusunun varlığını
ifade eden bir yargının kabul görmüş dil kanunlarına dayanması gerekir. Aksi
takdirde bu yargı mesnetten yoksun rastgele bir yargı olacaktır. Kur’ân-ı
Kerîm’de ism-i fâil, ism-i meful anlamında çokça kullanılmıştır. İsm-i fâil,
belâgatle ilgili veya psikolojik bir maksatla kendi anlamı dışında
kullanılmaktadır. Bu kullanım, kelimenin kendi anlamı dışında kullanıldığını
gösteren bir karine ile derin bir mana içermektedir.
Primary Language | Arabic |
---|---|
Journal Section | Articles |
Authors | |
Publication Date | June 30, 2020 |
Published in Issue | Year 2020 Volume: 19 Issue: 1 |