Varlık mertebeleri, İslâm felsefesinde sadece ana konular arasında değerlendirilmez, aynı zamanda en problemli meseleler arasında yer alır. Düşünce tarihinde, hem felsefeciler ve hem de kelamcılar bu mevzuda düşüncelerini ortaya koymuşlardır. Meşhur kelamcılardan olan Fahruddin er-Râzî, filozofların savundukları sistemi eleştirir ve filozofların kabul ettikleri zihnî varlığın epistemolojik statüsünün zayıflığını ispatlamaya gayret gösterir. Ünlü mantıkçı ve felsefeci Necmuddîn el-Kazvînî, bu konuda Râzî’yi destekler. Zihnî varlığın harici varlığa indirgenebileceğine dair kelamcıların kanaati, eleştirinin özünü oluşturur. Eğer zihnî varlık haricî varlığa indirgenebiliyorsa, o zaman, gerçek anlamda zihni varlığın ontolojik statüsü yok demektir. Zihnî varlığın ontolojik statüsü olmadığına dair kelamcıların bir başka temel gerekçesi ise, zihnî varlıkla haricî varlık arasında tam bir uyumun olmamasıdır. Neticede, kelamcıların, hem akla ve hem de harici varlığa verdikleri önem dikkate değerdir. Fakat Râzî ve Kazvînî zihinsel varlık meselesinde, ünlü kelamcı ve sufi, Gazâlî’nin etkisi altında kalmış görünmektedir. Gazali tümeller konusunda filozofları eleştirir ve tümelleri zihnin kurgusal varlıkları olarak değerlendirir. Gazâlî’nin etkisi altında olan Fahruddîn er- Râzî, zihnî varlıktan ve filozofların varlığın bu modu ile oluşturdukları bilgi kuramından şüphe duyar. Kelamcıların kanaatinin doğru olup olmadığı tartışmaya açıktır. Çünkü, zihnî varlık olmaksızın bizler, şahsiyetimizin şuuruna dahi varamayız. Bu manada, zihnî varlık, çıkış noktamız olmaktadır. Bu bağlamda, kelamcıların hatası, ontolojik bir problemi epistemolojik bir problem olarak değerlendirmelerinden kaynaklanmaktadır
Primary Language | Turkish |
---|---|
Journal Section | Articles |
Authors | |
Publication Date | June 1, 2011 |
Published in Issue | Year 2011 Volume: 10 Issue: 19 |