inançlardan, etnik kökenlerden veya milliyetlerden gelen bireylerin oluşturdu- ğu çağdaş toplumların bir özelliğini belirttiği düşünülebilir. Bu “demografik” de denebilecek betimlemeye dayanan tanımıyla kültürel çeşitliliğin eşanlamlısı olduğu söylenebilir. Fakat İkinci tahlil düzeyinde, çokkültürlülük dikkatimizi kültürel farklılıkların toplumsal örgütlenmesine çeker. Bu durumda, farklılığın bireysel bir olgu olmadığı ve “kültürel temas” durumlarda karşılıklı etkileşime geçen toplumsal kurumlarda vücut bulduğu düşüncesini ifade eder. Bu da insan toplumlarının uzun süredir bilinen, antropoloji de kültürlenme, melez- leşme, kültürlerarası başlıkları altında incelenen bir yönüdür ve üçüncü tahlil düzeyinde, çokkültürlülük, birtakım özel aidiyetlerin varlığını ve değerini ka- bul etmekle kalmayan ayrıca bunları siyasi normlara ve kurumlara kaydetmeyi de öneren belirli bir siyasi program ifade eder. Böylelikle ideolojik veya top- lumsal bir çoğulculuktan normatif ve yapısal bir çoğulculuğa dönüşü ifade eder. Söz konusu olan daha önce hiç görülmemiş bir olgu değildir. Farklı milli- yetlerden oluşan imparatorluklar antropolojide çoğul olarak nitelenen sömürge toplumları, ırk ayrımı rejimlerinin tümü; etnik, dini ya da ırka dayalı bileşenle- rin anayasal olarak tanınması üzerine kurulu bütünleşme politikası biçimlerini oluşturmaktaydılar (s. 17). Fakat çağdaş çokkültürlülük ideallerini daha önceki
Primary Language | Turkish |
---|---|
Journal Section | Book Review |
Authors | |
Publication Date | June 1, 2011 |
Published in Issue | Year 2011 Volume: 10 Issue: 19 |