İslam dünyasında, azımsanmayacak sayıda artçı şoka rağmen, özellikle düşünce düzleminde suların durulduğunu söylemek hala mümkün görünmemektedir. Sağlıklı bir zihniyet dönüşümü gerçekleştirememenin yansıması olarak, bir yanda klasik fıkıh birikiminin sabiteleri diğer yanda batı orijinli olmakla beraber tüm insanlık için ortak ve üst değerler olarak ileri sürülen demokrasi ve insan hakları gibi kavramlar karşısında İslam’ı referans alan entellektüelin ortaya koyduğu tavır oldukça ilgi çekicidir. Geleneksel İslam birikiminin verileri kurtulmak istenilen yük olarak görüldüğü için bunların tasfiyesi amacıyla, eklektik ve apolojik bir hatt-ı hareket takip edilmektedir. Meşruiyet çerçevesi genellikle Kur’an’la sınırlandırılmakta, çoğu zaman bağlamından koparılarak çağdaş yükselen değerlerle uyum içerisinde olan bir söylem düzeyine oturtulan bazı ayetler birer slogan haline getirilmekte, bunlara aykırı görülen malzeme de gerçek İslam/Kur’an İslam’ı olarak adlandırılan normatif çizgiden bir sapma olarak değerlendirilerek çöp sepetine gönderilmektedir. Bu ameliye esnasında gerek klasik fıkıh usulünün bazı kural ve kavramlarını, gerekse fıkıh literatüründeki bazı içtihatları elverişli hale getirilebildikleri ölçüde dolgu malzemesi olarak kullanmak imkan dahilindedir. Tasvire çalıştığımız anlayışın karşısında yer alan, klasik birikimin kutsiyet izafesiyle muhafazasını öngören yaklaşım apayrı bir profil çizmektedir. Ya dış dünyadan izole olma imkanı kalmadığı için iyice marjinalleşmekte, sıkıştığı noktalarda hile-i şeriyye mantığından medet ummakta ya da geçmiş birikimin kutsiyetini söylem düzeyinde muhafaza etmekle beraber, pratikte kendisini bu birikimle kayıtlı görmeyerek oportünist bir tavır sergilemektedir.
In the Islamic world, it
is still unlikely to say that the water has been settled, especially in the plane
of thought, despite a considerable number of aftershocks. As a reflection of
the inability to achieve a healthy mentality transformation, the attitude posed
by Islam, which refers to Islam in the face of such concepts as democracy and
human rights, which are proposed as common and superior values for all
mankind on the one hand and the constants of classical jurisprudence on the
other, are of great interest. Since the data of traditional Islamic accumulation
is seen as the desired burden to be saved, an eclectic and apological line-i movement
is followed for the purpose of liquidation. The legitimacy framework is usually
limited to the Qur'an, and most of the time, some of the verses put into a
level of discourse in harmony with the contemporary rising values are turned
into slogans, and the material that appears to be contrary to them is also a
normative line called the true Islam / Quran Islam. and sent to the waste
basket. During this process, it is possible to use some rules and concepts of
classical jurisprudence as well as some jurisprudence in fiqh literature as
filling material to the extent that they can be made convenient. In the face of
the understanding we are working in, the approach that foresees conservation of
classical accumulation by holiness is drawing a different profile. Either it
becomes marginalized because it does not have the possibility of being isolated
from the outside world.
Primary Language | Turkish |
---|---|
Journal Section | Articles |
Authors | |
Publication Date | June 30, 2002 |
Published in Issue | Year 2002 Volume: 1 Issue: 1 |