Toplumların ekonomik, siyasal, toplumsal ve kültürel yanlarını etkileyen küreselleşme 20. yüzyılın son çeyreğinde sıklıkla kullanılan bir kavram haline gelmiştir. Bununla birlikte, toplumların küreselleşme ile karşılaşmaları ve tanışmaları yeni bir olgu değildir. Küreselleşmenin, bir şekli yaklaşık beş yüz yıl önce Batı Avrupa ülkelerinin sömürgeleştirme girişimleri ile başladı. Küreselleşmenin en son aşması 1980li yıllarda yaşanan bilgi teknolojileri devrimi ve 199ffh yıllarda yaşayan Sovyetler Birliğinin çökmesinden sonra yaşandı ve yeni bir küreselleşme tanımı yapıldı. Bütün bu aşamalar sırasında kentler önemli işlevler üstlenmişlerdir. Küreselleşme ülkeler arasında olduğu kadar kentler arasında da karşılıklı bağımlılık derecesini arttırdı. Kimi kentler ulusal sınırlar dışında olan diğer kimi kentler ile ilişki kurmaları için özendirilmiştir. Küreselleşme, yoksulluğun ortadan kalkmadığı para ve mallar, uluslararası sınırlar dışında serbestçe dolaşabilirken işgücünün aynı serbestliğe sahip olmadığı bir düzendir. Bu düzenin önemli aktörleri Uluslararası Para Fonu(IMF), Dünya Bankası(DB), Dünya Ticaret Orgütü(DTO) ve ulusötesi şirketlerdir. Küreselleşme, kimi zengin ülkeleri ve zengin kişileri daha zenginleştirecek, yoksul ülke ve kişileri daha yoksullaştıracaktır. Makalenin temel savı dünya ölçeğinde faaliyet gösteren küresel ekonomiyi yöneten ulusaşırı şirketlerin, kendi çıkarlarını sürdürebilecekleri küresel kentleryaratarak karlarını en çoklamak ve bu tutumlarını bugün olduğu gibiyarın da sürdürmeyi planlamaktır.
Primary Language | Turkish |
---|---|
Journal Section | Articles |
Authors | |
Publication Date | March 28, 2014 |
Published in Issue | Year 2011 Volume: 4 Issue: 1 |