The aim of this
study is to make a clinical and radiological assessment of whether titanium
mini plates and resorbable plates are sufficient to provide a functional
recovery for the treatment of femur fractures in cats. Animals used in this
study were 10 cats brought with complaint of fracture caused by various
traumatic reasons and diagnosed on transversal mid-diaphyseal femur fractures
by clinical and radiological examination. In all cases, the procedures were performed under general anesthesia. Osteosynthesis was performed by placing mini titanium plate and
resorbable plate with appropriate technique. During the first post-operative
day, in all cases, recurrent fractures were observed in various ways. The
operation performed again with same technique by replacing implants with the
new and the same one. At the first post-operative day of new operation,
fractures were observed in all cases. Consequently; even the increased chance
of success due to low loading level (eg. Craniomaksillofasial surgery) along
the operation regions and the positive effects of preventive measures like
bandage usage, it is unable to sustain the stabilization in the femur diaphysis where the force has too much
influence on it. Additionally it was concluded that the application of 2.0 mm
mini titanium plates and 2.5 mm resorbable plates that we used for
mid-diaphyseal femur fractures in cats are clinically not useful because these materials
are expensive and require special tools during the application.
Bu çalışmanın amacı
titanyum mini plak ve rezorbe olabilen plağın kedilerde femur kırıklarının
sağaltımlarında fonksiyonel bir iyileşme sağlayabilecek yeterlikte olup
olmadıklarının klinik ve radyolojik olarak değerlendirilmesidir. Çalışmanın
hayvan materyalini değişik travmatik nedenlere maruz kalmaları sonucu oluşmuş
kırık şikâyeti ile getirilen, klinik ve radyolojik muayenelerini sonucunda
femurun orta diyafizer transversal kırığı tanısı konulan 10 adet kedi
oluşturdu.Tüm
olgularda, işlemler genel anestezi altında yapıldı. Mini titanyum plak ve rezorbe olabilen plak
tekniğine uygun şekilde yerleştirilerek osteosentez işlemi gerçekleştirildi.
Postoperatif 1. günde tüm olgularda çeşitli şekillerde tekrar kırık oluşumu
gözlendi. Operasyon aynı şekilde tekrarlandı ve bölgeye aynı implantların
yenileri yerleştirildi. Tekrar postoperatif 1. günde tüm olgularda kırık
şekillendiği saptandı. Sonuç olarak; özellikle uygulandığı bölgelerdeki
yüklerin az olması (örn. Kraniomaksillofasial cerrahi) ve bandaj gibi koruyucu
önlemler alınması bu implantlarda başarı sansını arttırsa da, kuvvetin çok
fazla etkilediği femurun diyafiz bölgesinde stabilizasyonu koruyamamaktadırlar.
Ayrıca pahalı olmaları ve uygulanmaları sırasında kendilerine özgü ekipman
gerektirmeleri gibi nedenlerden dolayı kullandığımız 2.0 mm mini titanyum plak
ve 2.5 mm rezorbe olabilen plak kedilerde femurun orta diyafizer kırıklarında
klinik olarak kullanımlarının yararlı olmadığı kanısına varılmıştır.
Subjects | Veterinary Surgery |
---|---|
Journal Section | Research |
Authors | |
Publication Date | December 27, 2017 |
Submission Date | March 16, 2017 |
Acceptance Date | June 2, 2017 |
Published in Issue | Year 2017 |