2019 yılının son günlerinde yüzyılın felaketi olarak adlandırılan COVİD-19 salgını tüm insanlığı olumsuz yönde etkilemiş, insanları fiziksel olarak birbirinden ayırmış fakat mücadelede birleştirmiştir. Medya bu dönemde mücadelede birleştirme, salgın konusunda bilgilendirme ve bilinçlendirme görevini üstlenerek salgının yönetimine önemli katkılar sağlamıştır. Dünyada birçok ülkede eğitim, ekonomi, sağlık sistemlerinin ve sosyal hayatın durmasına neden olan COVİD-19 salgını, yaşanan virüs kaynaklı ölümlerin ve krizlerin karşısında gelişmiş teknolojilere sahipliği ile övünen insanoğlunun ne kadar çaresiz olduğunu göstermiştir. Medyanın bu çaresizliği anlık olarak tüm dünyaya distopik bir anlatı yoluyla aktardığı görülmüştür. Bu durum dünyayı tehdit eden virüsün olumsuz etkilerini arttırdığı, insanları temelinde karamsarlık, kötümserlik ve kaygının yattığı distopik dünyaya sürüklediğini varsayan düşüncelerin ortaya çıkmasına neden olmuştur. Çalışmanın hipotezini oluşturan bu düşüncelerden hareketle çalışmada öncelikle medya ve distopya kavramları açıklanarak birbiriyle ilişkilendirilmiş ardından COVİD-19 salgın süreci özetlenmiş daha sonra çalışmanın yöntemi açıklanmaya çalışılmıştır. Araştırmanın sonunda yapılan analizde medyanın salgın sürecinin anlatımında distopik görsel imgelerden sıklıkla yararlandığı, bu imgelerin kontrolsüz bir şekilde medyada sunulmuş olduğu gözlemlenmiştir. Bu durum Dünya Sağlık Örgütü’nün (DSÖ) de belirttiği gibi infodemiye yol açmıştır. Tüm bunların sonucu olarak da meydanının distopik imgelere sıklıkla yer vermesi insanların tehlikeli boyutlarda paniğe kapılmasına, karamsar olmasına, geleceğe yönelik endişe ve kaygıların artmasına, insanların Coronofobiye ve distopik bir dünyaya sürüklenmesinin önünü açtığına ve salgınla mücadeleyi sekteye uğrattığı sonucuna varılmıştır.
Birincil Dil | Türkçe |
---|---|
Konular | İletişim Çalışmaları |
Bölüm | Araştırma Makaleleri |
Yazarlar | |
Yayımlanma Tarihi | 25 Ocak 2024 |
Yayımlandığı Sayı | Yıl 2024 Cilt: 16 Sayı: 1 |