From past to present, mankind tends to be inspired by the universe in both micro and macro scales. Undoubtedly, this tendency is justifiable. We can see examples of the most functional, economic and aesthetic solutions in the universe and in the lives of the living (Arslan, 2014). So there are structural and functional similarities between the backbones of biological creatures and the backbones of cities. The purpose of this study is the exploration of the spatial equivalents of urban backbones and the presentation of its basic building blocks with its components and tackling of the urban backbone within the context of the urban macroform. The aim was to create an initial study to show the reflection of the concept within the cities, which does not have enough examples in the scientific literature. In the city structure, there are functions and areas that these functions cluster, which is realized in accordance with the functions that the residents needed. These areas are; work areas, housing areas, recreation areas, transportation areas and urban service areas (Hamamcıoğlu, 2009). The scope of the study is to reveal the characteristics of backbone based cities with their relation to these functions. Backbone-based cities are particularly able to provide references in the context of access. The importance of establishing settlements over the backbone has been interpreted with the effect of increasing / decreasing the accessibility of the urban backbone. In the context of the relations and access between different areas of the city, situations in which spine-based settlements become important have been mentioned. The first chapter focuses on the conceptual framework of the subject. The sampling of the use of the concept mentioned in the study in a spatial analysis is shown on the Historical Peninsula. In the study, it was aimed to construct the conceptual tabulation of the concept of "urban backbone" by evaluating the similarities between the biological backbone and the urban backbone. An analogy to the Historical Peninsula was applied in the light of spatial implications of the backbone concept. The area was selected as the study area because of the fact that it was a rooted and old settlement which has the potential to exemplify the historical development of the concept. In the light of the historical process, the reflections of the urban backbone concept over the city were interpreted by examining maps and engravings. The mentioned examinations cover the time interval between the Roman period and the Late Ottoman Period for the Historical Peninsula.
backbone urban backbone urban form accessibility Historical Peninsula.
Geçmişten günümüze insanoğlu mikro ve makro ölçekte evrenden ilham alma eğilimi göstermektedir. Kuşkusuz, bu eğilim arkasında haklı sebepler taşır. Evrende ve canlıların yaşayışlarında en işlevsel, iktisadi ve estetik çözümlerin örneklerini görebilmekteyiz (Arslan, 2014). Biyolojik anlamda omurga ile kent omurgası arasında da yapısal ve işlevsel olarak benzerlikler bulunmaktadır. Çalışmanın amacı kentsel omurganın mekânsal karşılıklarının araştırılması, bileşenleriyle temel yapıtaşlarının ortaya konulması, kentsel omurganın kent makroformu kapsamında ele alınmasıdır. Üzerinde yeterli sayıda yapılmış çalışma bulundurmayan kavramın kent üzerinde yansımasının gösterilmesi adına, bir başlangıç çalışması oluşturmak hedeflenmiştir. Kent yapısında, yaşayanların gereksinim duydukları fonksiyonlara göre meydana gelmiş işlevler ve bu işlevlerin alanları vardır. Bu alanlar; çalışma alanları, barınma alanları, boş zamanları değerlendirme alanları, ulaşım alanları ve kentsel hizmet alanlarıdır (Hamamcıoğlu, 2009). Çalışmanın kapsamı, işlevler arasındaki ilişkilerle omurga eksenli kentlerin karakteristiğinin ortaya konulmasıdır. Omurga eksenli kentler özellikle erişim bağlamında referanslar sunabilmektedir. Yerleşmelerin omurga üzerinde kurulmasının önemi kentsel omurganın erişilebilirliği artırma/azaltma etkisi ile birlikte yorumlanmıştır. Kentin bölgeleri arasındaki ilişkiler ve erişim kapsamında bakıldığında omurga eksenli bir yerleşimin önemli hale geldiği durumlardan bahsedilmiştir. İlk bölümde konunun kavramsal çerçevesi üzerinde durulmuştur. Çalışma ile bahsedilen kavramın mekânsal bir çözümlemede kullanımına dair örnekleme Tarihi Yarımada üzerinden gösterilmiştir. Çalışmada biyolojik omurga ile kent omurgası arasındaki benzerlik değerlendirilerek “kent omurgası” kavramının kavramsal tablosunun oluşturulması hedeflenmiştir. Omurga kavramının mekânsal çıkarımları ışığında Tarihi Yarımada’ya yönelik bir benzeşim yöntemi uygulanmıştır. Çalışma alanı seçiminde, alanın köklü ve eski bir yerleşme olması, kavramın tarihsel gelişimini de örnekleyebilecek potansiyelde olması etkili olmuştur. Tarihsel süreçlerden gelen veriler ışığında kentsel omurga kavramının kent üzerindeki yansımaları, harita ve gravürler incelenerek yorumlanmıştır. Sözü edilen incelemeler Tarihi Yarımada için Roma Dönemi’nden Osmanlı Geç Dönemi’ne kadar zaman aralığını kapsamaktadır.
omurga kent omurgası kent formu erişilebilirlik Tarihi Yarımada.
Birincil Dil | Türkçe |
---|---|
Bölüm | Makaleler |
Yazarlar | |
Yayımlanma Tarihi | 31 Mayıs 2017 |
Yayımlandığı Sayı | Yıl 2017 Cilt: 8 Sayı: 22 |