In a world where neoliberal
uncertainties are at rise, ‘instability’ has become a permanent standard of
living. For this cause, as all which promise stability regarding social
cohesion becomes invalid, the narrative concerning the joint partnership gets
of less value every day. Radical individualization which is at rise in this
process as a security strategy reveal private life obsessed urbanization
styles. As Bauman stresses; "Under new circumstances, many a dynamics
which constitutes the traditional city has turned into an urban uncertainty,
and even a fear of urbanization". The rising fear of 'foreigners’ in such
a city shaped around such realities has been forming into a permanent reality
of city. Emergent existing conditions (as opposed to the historical flow
generate a new urban security strategy which divides the city from the inside.
This new life style which rises on the contrary to the ontological bases of the
city has been growing into a leading factor which decides on the systems of
relationships in neoliberalizing cities as a security parameter. We observe the
most crucial examples of the lives having been emphasized in this study, shaped
around gated communities. We have started to heavily witness such living spaces
which are based on the ‘fear of foreigners’ in Turkey (especially in Istanbul).
The aim of this study is to attempt to grasp how the ‘xenophobic’ and
‘mixofobic’ inclusions of ‘gated communities’ which at at rise in the
metropolitan area of Istabul work. We aim to reveal the implications of the new
urbanization regime against the values of the traditional city in the light of
aforementioned determinations. Our research was carried out through about 50
hours of audio recording compiled on the basis of in-depth interviews with 57
people residing in gated communities in Istanbul, and the data was analyzed via
discourse analysis
Neoliberal belirsizliklerin
yükseldiği dünyada artık 'istikrarsızlık' kalıcı bir hayat standardı haline gelmektedir.
Bu uğurda toplumsal birlikteliğe dair istikrar vaadi olan her şey bir bir
geçersiz hale geldikçe, müşterek ortaklıklara dair anlatılar da giderek
değersizleşmeye başlamaktadır. Bu süreçte yükselen radikal bireysellikler, bir
güvenlik stratejisi olarak, özel hayat saplantılı kentleşme tarzlarını ortaya
çıkarmaktadır. Bauman'ın vurguladığı gibi; "geleneksel kenti var eden pek
çok dinamik, yeni koşullar karşısında bir kent belirsizliğine ve hatta
korkusuna dönüşmüş durumdadır". Böylesi gerçeklikler etrafında şekillenen
kentte yükselen 'yabancı korkusu' giderek de bir gündelik hayat gerçekliğine
dönüşmektedir. Ortaya çıkan mevcut koşullar (tarihsel akışın aksine), şehri
içeriden bölen yeni bir kentsel güvenlik stratejisi üretmektedir. Kentin
ontolojik anlamdaki temellerinin tersine bir şekilde yükselen bu yeni hayat
tarzı, güvenlik göstergesi olarak da neoliberalleşen kentin ilişki sistemlerini
belirleyen temel faktör haline gelmektedir. Vurgusu yapılan noktanın en önemli
örneklerini güvenlikli siteler özelinde şekillenen yaşamlarda görmekteyiz.
'Yabancı korkusu' bağlamında kurgulanan bu türden yaşam alanlarını artık Türkiye'de
de (bilhassa İstanbul'da) yoğunlukla görmekteyiz. Bu çalışmanın amacı İstanbul
metropolitan alanında yükselen söz konusu yerleşimlerin 'zenofobik' ve
'miksofobik' içerimlerinin nasıl işlediğini anlamaya çalışmaktır. Ortaya
konulan saptamalar ışığında giderek yükselmekte olan yeni kentleşme tarzının,
geleneksel kentin değerleri karşısındaki içeriklerinin neler olduğunu açığa
çıkarmayı amaçlamaktayız. Araştırma İstanbul'daki güvenlikli sitelerde oturan
57 kişiyle yapılan derinlemesine mülakatlar çerçevesinde derlenen, yaklaşık 50
saatlik ses kaydı üzerinden irdelenmiş ve veriler analiz edilirken söylem
analizi kullanılmıştır.
Primary Language | Turkish |
---|---|
Journal Section | Articles |
Authors | |
Publication Date | August 31, 2019 |
Published in Issue | Year 2019 Volume: 10 Issue: 27 |