In historical city centers that are constantly inhabited for centuries, it is a predictable phenomenon that sacred places of different periods often share the same location. This is the case not only for the Historical Peninsula of Istanbul but also Galata, which is the former capital's another ancient district opposite the Golden Horn. Accordingly, Arap Mosque is perhaps the most renowned example to this issue that it shares the same location with two former churches from the Byzantine and Genoese periods. While similar origins of other monuments in Galata like Yeni Mosque have also been discussed by scholars, those cases lacked elaboration from a more comprehensive urban perspective. Following a historical research methodology for specific urban aims, it was seen that spatial connections between the shrines of Galata from its Byzantine, Genoese and Ottoman periods are even stronger on the same plots, which better display a spatial continuity within a historical urban layout for centuries. Moreover, it can be seen that even if a sacred place had a new function, some certain traces still reveal its origins, which stress the multilayered ancient settlement.
Yüzyıllardan beri iskan gören tarihi kent merkezlerinde, farklı dönemlere ait kutsal mekanların konum olarak üst üste çakışması, beklenen bir olasılıktır. Bu durum eski başkent İstanbul'un yalnızca Tarihi Yarımada bölgesi için değil, Haliç'in karşısındaki antik bir mahallesi olan Galata için de geçerlidir. Bu bağlamda Arap Camii muhtemelen en bilinen örnek olup Bizans ve Ceneviz dönemlerinden iki eski kiliseyle aynı konumu paylaşmaktadır. Yine benzer bir kökene sahip Yeni Camii gibi Galata'daki birkaç anıt, araştırmacılar tarafından halihazırda tartışılmış olmasına karşın şehircilik biliminin perspektifinden detaylandırılmamıştır. Dolayısıyla, tarih araştırma metodolojisinin şehircilik ilgisindeki spesifik amaçlara yönelik uygulanmasıyla Bizans, Ceneviz ve Osmanlı dönemlerine ait Galata mabetleri arasındaki mekansal ilişkilerin aslında çok daha fazla olduğu görülmüştür. Bu örnekler, tarihi yerleşimde yüzyıllardır süregelmiş mekansal devamlılığı oldukça güçlü bir şekilde ortaya koymaktadır. Öte yandan, kutsal bir mekan zamanla başka bir fonksiyonel kimlik kazansa dahi bazı izlerin hala asıl kökeni işaret ettiği, dolayısıyla antik yerleşimin çok katmanlılığını yine vurguladığı belirlenmiştirYüzyıllardan beri iskan gören tarihi kent merkezlerinde, farklı dönemlere ait kutsal mekanların konum olarak üst üste çakışması, beklenen bir olasılıktır. Bu durum eski başkent İstanbul'un yalnızca Tarihi Yarımada bölgesi için değil, Haliç'in karşısındaki antik bir mahallesi olan Galata için de geçerlidir. Bu bağlamda Arap Camii muhtemelen en bilinen örnek olup Bizans ve Ceneviz dönemlerinden iki eski kiliseyle aynı konumu paylaşmaktadır. Yine benzer bir kökene sahip Yeni Camii gibi Galata'daki birkaç anıt, araştırmacılar tarafından halihazırda tartışılmış olmasına karşın şehircilik biliminin perspektifinden detaylandırılmamıştır. Dolayısıyla, tarih araştırma metodolojisinin şehircilik ilgisindeki spesifik amaçlara yönelik uygulanmasıyla Bizans, Ceneviz ve Osmanlı dönemlerine ait Galata mabetleri arasındaki mekansal ilişkilerin aslında çok daha fazla olduğu görülmüştür. Bu örnekler, tarihi yerleşimde yüzyıllardır süregelmiş mekansal devamlılığı oldukça güçlü bir şekilde ortaya koymaktadır. Öte yandan, kutsal bir mekan zamanla başka bir fonksiyonel kimlik kazansa dahi bazı izlerin hala asıl kökeni işaret ettiği, dolayısıyla antik yerleşimin çok katmanlılığını yine vurguladığı belirlenmiştir.
Primary Language | English |
---|---|
Journal Section | Articles |
Authors | |
Publication Date | December 31, 2020 |
Published in Issue | Year 2020 Volume: 11 Issue: 31 |