Günümüz İslam toplumları iki zihniyet ile sınavdadır. Birincisi, sahih ve saf İslam’ı yeniden inşa etme iddiasıyla hayatı şirk ve bid‘at üzerinden okuyarak belirledikleri dar çerçevenin dışında kalan bütün kültürel formları, inanç değerlerini söz konusu iki kavrama sıkıştıran Selefî söylemdir. İkincisi, İslam’ın ilk ana kaynağı Kur’ân-ı Kerîm’i ve kısmen de ikinci kaynak Sünneti, bir taraftan bireysel, özgürlükçü, rasyonel, bilimsel ve seküler kavramlar üzerinden okurken, diğer yandan bu kavramları yine bu iki kaynak üzerinden meşrulaştırmaya çabalayıp, yine de kısır döngü içinden çıkamayan modernist söylemdir. Her iki akım da iki noktada hemfikirdir: Birincisi Müslümanların ciddi bir düşünce krizi içinde bulunduğunu, ikincisi de Kur’ân ve Sünnetin sorun çözücü özelliğine sahip olduğuna dair kabuldür. Ancak bazen örtük biçimde bazen de açıkça bunun önünde geleneğin engel oluşturduğunu söyleyip ona ciddi şekilde muhalefet etmektedirler. Özellikle Müslümanların ürettikleri kültürel formları İslam’ın önünde engel olarak görüp bu tür uygulamaları hedef almaktadırlar. Bu akımlar kültürünü üretmeyen dinin sürekliliğini sağlayamayacağının farkında değillerdir. Öte yandan her iki akımın da, fiilen öne çıkan ve çözümsüz görünen bazı pratik sorun alanlarına vurgu yapsalar da, dini düşünce ve hayat içinde bu değişimin sistem bütünlüğü içinde nasıl olacağına dair yöntemsizliği daha büyük sorunlara yol açmaktadır. Taklide karşı olan Selefi akım farkında olmadan gelenek içinde seçmeci bir taklidi öngörürken modernistler geleneğin taklidine karşı tepkisel bir duruş sergileyip Batılı/modern uygulamaların taklidine doğru yol almaktadırlar. Her ikisi de aynı noktada birleşirken açık bir çelişki içinde bulunmaktadırlar. Bu makale, onların düşünce kodları, çelişkileri, birleştikleri, farklılaştıkları noktaları ve hedef aldıkları gelenek ve kültürel formların sürekliliklerinin önemini ortaya koymayı amaçlamaktadır
Today’s Islamic societies are on the test with two mentalities. The first is the Salafī discourse, which expands this area by reading life through Shirk (polytheism) and Bid‘ah (innovation) with the claim of rebuilding authentic and pure Islam, referring all cultural forms and belief values, outside the narrow framework they have determined, to the two concepts in question. Secondly, it is, however, the Modernist discourse that cannot come out of the vicious circle, while reading the Qur’ān, the first main source of Islām, and partly the Sunnah of the second source, on the one hand, through rational, scientific and secular concepts, on the other hand, it tries to legitimize these concepts through these two sources. Both movements agree on two points: The first is the acceptance that Muslims are in serious crisis of thought, and secondly the Qur’ān and Sunnah have principles to solve problems. However, sometimes they implicitly and sometimes explicitly say that tradition is an obstacle though seriously opposed to it. In particular, they see the cultural forms produced by Muslims as obstacles before Islām and target such practices. These movements are unaware of the fact that the religion cannot survive without producing its own culture. On the other hand, the lack of method of both movements leads to greater problems. While the Salafī opposition to imitation is unaware of the fact that it accepts a selective imitation in tradition, the modernists take a reactionary stance against the imitation of the tradition and leads towards the Western imitation. While both movements are united at the same point, they are in a clear contradiction. This article aims to reveal their codes of thought, contradictions, the points where they meet, and the value of the tradition and cultural forms they target.
Primary Language | Turkish |
---|---|
Subjects | Religion, Society and Culture Studies |
Journal Section | Research Articles |
Authors | |
Publication Date | April 30, 2020 |
Submission Date | November 1, 2019 |
Published in Issue | Year 2020 Issue: 35 |