Tarih boyunca fıkıh külliyatına dair çok sayıda metin, şerh, haşiye, ta’lîk, muhtasar ve risâle türünde eserler telif edilmiştir. Bu külliyatın önemli bir kesitini teşkil eden risâlelerin büyük bir kısmının yazma halde bulunması ve tahkikli bir şekilde neşredilenlerin ise dilimize tercüme edilmemiş olması ülkemizdeki ilmî çalışmalar açısından büyük bir boşluğun oluşmasına sebebiyet vermektedir. Son yıllarda neşredilme açısından hızlı bir gelişme kaydeden fıkıh risâlelerinin tanıtım ve takdim, tahlil ve değerlendirme, edisyon-kritik ve çeviri çalışmalarının artarak devam etmesi ise sevindirici bir gelişmedir. Fıkıh âlimleri, dinî hayatın en önemli parçası olan namazın mahiyeti, namazda huşû’, namazın fazileti, namazda iktidâ ve kırâat meselesi vb. konuları ihtiva eden risâleler telif etmiştir. Osmanlı devri XVI. yüzyıl âlimlerinden Hamevî’nin (ö. 1098/1687) eserlerinin Hanefî fıkıh doktrininin gelişmesinde önemli katkısı olmuştur. Hamevî’nin ed-Dürerü’s̱-s̱emîne fî ḥükmi’ṣ-ṣalât fi’s-sefîne adlı eseri risâle yazım geleneğinin kayıp halkalarından birisini teşkil etmektedir. Söz konusu risâle “gemide kılınacak olan namazın sıhhatine” dair bir sorunun cevabı niteliğindedir. İslâm’da en önemli ibadet olan namaza dair bir konunun işlenmesi muhteva açısından risâleyi önemli kılan bir husustur. Zira namazın vücûb ve sıhhat şartları, rükünleri, kılınış biçimleri, binek üzerinde veya gemide kılınması gibi mekânın niteliğine dair konular her daim Müslümanların gündemini oluşturmuştur.
Risâle, gemide kılınacak olan namazın sıhhati ve cemaatle kılınmasına dair ek bölümü ile birlikte iki kısımdan oluşmaktadır. Risâlenin ana bölümünü gemide namazın kılınması konusu teşkil etse de cemaatle kılınmasına dair ek bölümün işlenmesi ile konu bütünlüğü sağlanmıştır. Çalışmamızın giriş kısmında kısaca müellifin hayatı ve eserleri tanıtıldıktan sonra risâlenin çeviri ve değerlendirilmesi iki başlık altında ele alınmıştır. İlk kısımda çeviri, metne bağlı kalınarak yapılmış; değerlendirme kısmında ise Hamevî’nin sünnet ve sahâbe vurgusu, yaşadığı dönem ve ortama genel bir bakış, müsteftînin sorusu çerçevesinde fetva adabı, risâlenin kaynakları ile risâlede yer alan Hanefî hukukçuların konuya dair görüşleri tahlil edilmiştir. Risâlede mezhep içerisinde yer alan farklı yaklaşımlar tartışılmış ve konu fetvâ açısından sonuçlandırılmıştır. Ayrıca mukaddimede, sünnet ve sahâbe vurgusunun yapılması da dikkate değer verilerdir. Risâlenin konusu, mezhebin muteber kaynakları esas alınarak işlenmiş ve konu bağlamında bazı fıkıh eserlerinde yer alan kapalı ibareler de açıklığa kavuşturulmuştur. Risâlede, ibadetlerde ihtiyata riayet edilmesi, namaz mekânı olarak benzerlikleri bulunan gemi ile bineğin farklı değerlendirilmesi, geminin konumuna göre kılınacak olan namazın hükmünün farklılık arz etmesi, oturarak kılınan namazın sıhhatindeki görüş ayrılığının yalnız geminin seyir halinde söz konusu edilmesi, yer hükmünde kabul edilen sabit durumdaki bir gemide kılınan tüm namazların sahih olacağı, binek hükmünde kabul edilen ve çıkışın mümkün olduğu gemide ise kılınacak olan hiçbir namazın caiz olmayacağı, gemide cemaatle kılınan namazın sıhhati için imam ile muktedi arasındaki iktidâda mekân birliğinin şart olması gibi fıkhî hükümler özlü biçimde ele alınmıştır.
Bu minvalde İslâm kültür geleneğimizde özelde Hamevî’nin söz konusu risâlesi, genelde ise müsteftîlerin soruları çerçevesinde telif edilen risâleler, araştırmacılara hukuk nosyonunun ve istidlal mantığının kazandırılması açısından büyük önem taşımaktadır. Şüphesiz fıkıh risâleleri yoluyla geçmişten devralınan ilmî mirasımızın sağlıklı bir şekilde anlaşılıp yorumlanması, toplumun ihtiyaçları ve mevcut problemlerin giderilmesi açısından günümüzde fıkhî çözümlerin daha verimli bir şekilde yürütülmesini sağlayacaktır. Ayrıca konu özelinde yazılan bu gibi eserler, devrin yapısal tarihi, hukuki alanda yapılan dönemsel çalışmaları ve âlimleri, toplumsal sorunlar ile örf ve âdetlerin aktarılmasında da önemli veriler sunmakta ve günümüze ışık tutmaktadır.
Numerous texts, commentaries, annotations, taʿliqs (marginal explanatory notes), abridgments and treatises on Islamic jurisprudence have been written throughout history. The fact that most of the treatises are in manuscript form and that those that have been critically edited and published have not been translated into our language, causes a great gap in scientific studies in our country. It is a pleasing development that the number of studies that introduce and present, analyze and evaluate, critically edit and translate the treatises on Islamic law continues to increase in recent years. Muslim jurists wrote treatises on various subjects of Islamic law such as the nature of prayer, performing prayers in awe, the virtue of prayer, the issues of performing prayers by following an imam and recitation in prayer. The books written by al-Hamawi (d. 1098/1687), one of the scholars of the 16th century of the Ottoman period, made important contributions to the development of the Hanafi legal doctrine. His work titled “al-Durr al-thamina fi ḥukm aṣ-ṣalat fi al-safîna” constitutes one of the missing links of the tradition of treatise writing. The aforementioned treatise is an answer to the question about “the validity of the ritual prayer to be performed on board”. Dealing with a subject related to prayer is also a feature that makes this treatise important in terms of its content. Because, issues related to the conditions of its necessity and its validity, its essential pillars, how to perform it, as well as the issues related to the place where it is performed such as performing it on a mount or on a ship, have always been on the agenda of Muslims.
Al-Hamawi’s treatise consists of two parts, one of which is about the validity of the prayer performed on a ship and the other is an addendum about performing the prayer in congregation. Although the main part of the treatise is the one that deals with the issue of performing the prayer on a ship, the integrity of the subject has been ensured by the examining the addendum about performing the prayer in congregation. After briefly introducing the life and works of the author in the introduction of our article, the translation and evaluation of the treatise are dealt with under two sub-sections. In the first part, the treatise has been translated into Turkish; In the evaluation part, al-Hamawi's emphasis on sunnah and companions of the Prophet Muhammad, an overview of the period and environment in which al-Hamawi lived, his etiquette of the issuing fatwas within the framework of the mustafti's question, the sources of the treatise and the views of the Hanafi jurists mentioned in the treatise have been analyzed. Different approaches within the Hanafi school were discussed in the treatise and the subject was concluded in terms of fatwa. In like manner, the emphasis on the sunnah and the companions in the introduction is also a noteworthy point of the treatise. The subject of the treatise has been studied based on the authoritative sources of the Hanafi school, and, certain implicit phrases mentioned in the context of the subject in some Islamic law books have also been clarified. In the treatise, several legal provisions such as the observance of precaution in worship; varying evaluation of the case of ship and the mount which have similarities as the places of prayer; the ruling of ritual prayer performed on a ship would differ depending on the position of the ship; the fact that varying views on the validity of the ritual prayer performed while sitting was expressed only when it is performed while the ship is cruising; the prayers performed on an anchored ship, which is considered like being on land, would be valid; No prayer would be valid if it is performed on a ship from which it is possible to get off and which is deemed like riding a mount; and the necessity of the unity of space between the imam and the one who follows him for the validity of the congregational prayer on a ship have been concisely dealt with.
In this regard, the aforementioned treatise of Hamawi in particular, and the treatises compiled in relation to the questions of the people in general in Islamic cultural tradition, are of great importance in terms of helping the researchers gain the notion of law and the deduction of legal rulings (istidlal). Undoubtedly, a healthy understanding and interpretation of our scholarly heritage inherited from the past through treatises authored in Islamic law will enable us to find legal solutions productively to the existing problems and meet the needs of the society. In addition, such works written specific legal subjects provide important data on the structural history of the period, works and scholars in a certain period of the legal history, social problems and the transfer of customs and traditions, and shed light on the present.
Primary Language | Turkish |
---|---|
Subjects | Religion, Society and Culture Studies |
Journal Section | Research Articles |
Authors | |
Publication Date | December 30, 2022 |
Submission Date | June 6, 2022 |
Published in Issue | Year 2022 Issue: 40 |