Türk Marka hukukunda ard arda yaşanan bazı gelişmeler, Markaların Korunması Hakkında KHK zamanından beri var olan kullanma yükümüne aykırı davranışın sonucunu tartışılır hale getirmiştir. Bilindiği üzere, markanın beş yıl boyunca kullanılmaması, 556 sayılı KHK md. 14 ve SMK md. 9’a göre iptal yaptırımını beraberinde getirmektedir. Paris ve TRIPS Anlaşmaları da seçimlik olarak bu yaptırımı öngörmektedir. Sorun, Anayasa Mahkemesi kararı ile 556 sayılı KHK md. 14’ün iptal edilmesi ve sadece dört gün sonra yürürlüğe giren Sınai Mülkiyet Kanunu md. 9 ile bu düzenlemenin yeniden getirilmesi ile ortaya çıkmıştır. Anayasa Mahkemesi kararının bir sonucu olarak, 06.01.2017 tarihi itibariyle markayı kullanma yükümü artık marka sahibine yüklenemeyecektir. Kanunların geriye yürümezliği ilkesinin bir sonucu olarak ise SMK md. 9, yürürlük tarihinden itibaren bir kullanma yükümü getirmektedir. Neticede, SMK’nın yürürlüğe girdiği tarihte, marka sahibi için kullanma yükümü bulunmadığı için, kullanma yükümü ancak 10.01.2017 tarihinden itibaren başlayacaktır. Bu ise, kullanmadığı markaya dayanarak hak elde etmeye çalışan marka sahipleri lehine ve fakat bundan zarar gören kişiler aleyhine bir sonuçtur. Bu konuda doktrinde farklı görüşler ve çözüm önerileri bulunmakla beraber, SMK’ya yürürlük hükmü eklenmediği ve beş yıllık sürenin SMK’nın yürürlük tarihinden önceki dönem de göz önünde bulundurularak hesaplanacağı belirtilmediği sürece, çözüm önerileri yetersiz kalacak gibi görünmektedir.
Marka kullanmama nedeniyle iptal iptal sebepleri marka hakkının niteliği iptalin def’ilerle ilişkisi
Yazar bu çalışma için finansal destek almamıştır.
Certain developments that occurred consecutively in the field of Turkish Trademark Law have rendered the outcome of the violation of the obligation to use a trademark, which exists since the Decree No.556 on Protection of Trademarks (the “Trademark Decree”), debatable. As is known, the non-use of a trademark for a period of five years leads to the sanction of revocation pursuant to the Trademark Decree art. 14 and the Industrial Property Law art. 9. The Paris Convention and TRIPS Agreement also regulate this sanction optionally. The problem at hand arose due to a gap of mere four days between the revocation of the Trademark Decree Art. 14 via Constitutional Court decision, and the date when IPL came into force and said provision was re-enacted through IPL art. 9. As a result of the Constitutional Court’s decision, as of 06.01.2017, the obligation to use the trademark cannot be imposed on the proprietor. As a consequence of the principle of non-retroactivity of laws, IPL art. 9 imposes an obligation to use beginning from the enforcement date of this law. Consequently, since there was no obligation to use for proprietor on the enforcement date, the obligation to use would have commenced on 10.01.2017. This situation is in favor of proprietors who seek to obtain rights based on the trademark they do not use, however to the detriment of an aggrieved party. Although the scholars have different opinions and solution proposals, these proposals seem to be inadequate, unless a provision governing enforcement is added to IPL and it is stated that the five-year period will be calculated considering the period before the enforcement date of the IPL.
Trademark revocation due to the non-use reasons for revocation qualification of the trademark right relationship between revocation and defenses
Primary Language | English |
---|---|
Subjects | Law in Context |
Journal Section | Research Articles |
Authors | |
Publication Date | December 31, 2019 |
Published in Issue | Year 2019 Volume: 77 Issue: 2 |