Günümüz insanı tarihin hiçbir döneminde
olmadığı kadar tıp kurumlarıyla içli dışlıdır. İlaç, hekim, hastane gibi
konular hayatın tam merkezine yerleşmiş vaziyettedir. Özelikle gelişmiş ülkeler
açısından düşünüldüğünde, insanlar hastanede doğmakta, yaşadıkça sağlık
kurumlarına muhtaç olmakta ve ani ölümler dışında da genellikle hastanede
ölmektedir. Tıbbi alandaki gelişmeler sayesinde bazı hastalıklar öldürücü
olmaktan çıkmış, ortalama yaşam süresi artmış ve insanların yaşam kalitesini
arttırıcı birçok imkân elde edilmiştir. Buna rağmen sağlık problemleri tam
olarak çözülememiştir. Tıbbi uygulamalar bir takım sağlık problemlerini
çözerken başka patolojilerin ortaya çıkmasına zemin hazırlamıştır. Tıp
kurumlarının insan hayatını bu denli kuşatması sonucunda bu işin piyasası da
oluşmuş, sağlıklı olmak adına insanlar bir sağlık tüketimcisi haline
getirilmiştir. Bu noktada meseleyi analiz etmek için kullanılan kavramlardan
birisi de “sağlıklı yaşam sendromu” kavramıdır. Kavram, bireylerin obsesif hale
gelen, daha çok sağlıklı olmak ve bu halini sürdürebilmek adına hayatını
düzenlemeye çalışmasını ifade etmektedir. Sağlıklı olmak adına oluşan bu aşırı
hassasiyet bireylerin hayatlarını çeşitli yönleriyle şekillendirmektedir. Bu
çalışmanın amacı, günümüz insanının tıp kurumuna fazlaca bağımlı hale gelmesi
sonucu, sağlığı kutsal bir mesele haline getirerek hayatının tüm aşamalarını
buna göre şekillendirmeye çalışmasını “sağlıklı yaşam sendromu” kavramı
çerçevesinde ele almaktır. Teorik nitelikli bu çalışmada, sağlıklı yaşam
sendromunun tanımlaması yapılmış, buna zemin hazırlayan faktörler incelenmiş ve
sağlıklı yaşam sendromunun insan hayatında hangi alanlarda kendisini gösterdiği
tartışılmıştır. Ayrıca sağlıklı yaşam sendromunun tüketim ekonomisi açısından
sonuçlarına da değinilmiştir. Tüm bunlar literatür bilgileriyle desteklenerek
ele alınmıştır. Günümüzde sağlıklı
yaşam sendromu hemen hemen herkesin ortak derdi haline gelmiş ve hayatın bütün
alanlarını kuşatmıştır. İnsanlar daha çok sağlıklı olmak adına bedenleri ve
beslenme alışkanlıklarını takıntı haline getirmekte, estetik ve güzellik
arayışları da sağlıklı olma amacıyla birleştirilerek vücutları üzerinde bir
takım müdahale alanları oluşturmaktadırlar. Sağlıklı olmaya gösterilen bu
hassasiyet hayatı yaşanması zor hale getirmekte, kalıcı hasarlara ve ölümlere
kadar varan sonuçlar ortaya çıkarmaktadır. Bunda Dünya Sağlık Örgütü’nün
sağlığı “hastalık veya sakatlığın olmayışı” haliyle yetinmeyip “fiziksel,
ruhsal ve sosyal yönden tam bir iyilik hâli” olarak idealize etmesinin de
etkili olduğu kanaatine varılmıştır.
Birincil Dil | Türkçe |
---|---|
Konular | Ekonomi |
Bölüm | Makaleler |
Yazarlar | |
Yayımlanma Tarihi | 31 Aralık 2019 |
Yayımlandığı Sayı | Yıl 2019 Cilt: 3 Sayı: 3 |