The
aim of this study is to evaluate and re-read the multiculturalism from a gender
perspective. This requires that the definitions and practices of
multiculturalism are examined. In this context, the tension between
multiculturalism and gender relations in particular will be revealed and
approaches to avoid this tension will be addressed in a comparative way. This
study will be focused on the concepts of liberal, communitarian and feminist
multiculturalism in the relationship between multiculturalism and gender. Examples
such as polygamy, headscarf, female circumcision are especially experienced by
women. The main argument is whether these experiences are free elections or
conservative imperatives that provide the continuation of culture and
tradition. These experiences are assessed in the context of liberal
multiculturalism in the context of ensuring integration with neutral or
universal policies, while in communitarian multiculturalism they are evaluated
as secondary to ensure the continuity of cultures and group interests. Feminist
multiculturalism, on the other hand, demonstrates the tension between the “unliable
subject" underlying liberal theory and the communitarians' "positioned
subject" and what can be done to overcome this tension. The focus of this
work is on Susan Moller Okin and critiques of his arguments. Feminist politics
theorist Okin emphasizes that the
culture is not only valuable because it exists, but the value of a culture must
be measured by how it values the individual autonomy. Okin asserts that women
should not be disadvantaged by their gender, should have freely chosen lives. Liberal
and communitarian approaches to the theory of multiculturalism in the gender
context are unsatisfactory. Of course no valid proposal / model can be found.
But there is absolutely a third way that enables us to become a party to human
existence and that involves women. In this context, it is necessary to develop
a transformative and re-regulatory.
Bu çalışmanın amacı çokkültürcülüğün
toplumsal cinsiyet perspektifinden değerlendirilmesi, yeniden okunmasıdır. Bu durum
çokkültürcülük tanımlarının ve pratiklerinin irdelenmesini gerektirir. Bu
bağlamda özellikle çokkültürcülük (multiculturalism) ve toplumsal cinsiyet
(gender) ilişkileri arasındaki gerilim ortaya koyulacak ve bu gerilimi
gidermeye çalışan yaklaşımlar karşılaştırmalı bir biçimde ele alınacaktır. Çokkültürcülük
ve toplumsal cinsiyet arasındaki ilişkide liberal, komünitarist (cemaatçi) ve
feminist çokkültürcülük anlayışlarına odaklanılacaktır. Çok eşlilik, başörtüsü,
kadın sünneti gibi örnekler özellikle kadınlar açısından deneyimlenmektedir. Asıl
tartışma, bu deneyimlerin, özgür seçimler mi yoksa kültür ve geleneğin devamını
sağlayan korumacı dayatmalar mı olduğudur. Bu deneyimler liberal çokkültürcülük
yaklaşımında nötr veya evrensel politikalarla bütünleşmenin sağlanması
bağlamında değerlendirilirken komünitarist çokkültürcülükte, kültürün ve grup çıkarının
devamını sağlamak amacıyla tali olarak değerlendirilir. Buna karşılık feminist
çokkültürcülük, liberal teorinin altında yatan “yükümsüz ben” ile
komünitaristlerin “konumlanmış ben” düşüncesi arasındaki gerilimi ve bunu
gidermek için yapılabilecekleri ortaya koymaktadır. Bu çalışmanın odağında
Susan Moller Okin ve onun argümanlarına ilişkin eleştiriler yer almaktadır. Feminist
siyaset kuramcı Okin kültürün sadece “var” olduğu için değerli olmadığını, bir
kültürün değerinin bireysel otonomiye verdiği değerle ölçülmesi gerektiğini
vurgulamaktadır. Kadınların cinsiyetlerinden dolayı dezavantajlı olmaması, özgürce
seçilmiş yaşamlara sahip olmaları gerektiği iddiasındadır. Toplumsal cinsiyet
bağlamında çokkültürcülük kuramına liberal ve cemaatçi yaklaşımlar tatmin edici
bir açıklama getirememektedir. Kuşkusuz geçerli bir öneri/model de
bulunamayabilir. Ancak insani var oluşa taraf olmamızı sağlayan ve kadını
içeren üçüncü bir yol mutlaka vardır. Bu bağlamda dönüştürücü ve yeniden düzenleyici
bir yaklaşım geliştirmek gerekmektedir.
Journal Section | Research Article |
---|---|
Authors | |
Publication Date | December 1, 2017 |
Published in Issue | Year 2017 Volume: 1 Issue: 2 |