The subject of this article is whether Hākim al-Jushamī, the last representative of the Behshamiyya tradition, considers intercession as a means of divine forgiveness and eternal bliss for sinners. The aim is to reveal the content and nature of intercession in al-Jushamī's view. Its importance is that no detached study that reflects his approach to this issue in a comprehensive and detailed manner has been encountered so far. In addition, this article aims to provide the reader with visionary and horizon-opening perspectives by asking different and original questions in the context of al-Jushamī's approach to the issue and producing new answers to them. The article is necessarily limited in scope, source, and methodology. The primary method used is document analysis, with priority given to texts confirmed to have been written by al-Jushamī himself. In addition, both classical and contemporary works addressing this subject were examined impartially and systematically. The topics are organized under headings and subjected to content analysis through a comparative approach. In addition, descriptive and explanatory methods were used in the presentation of information available in the literature. In parallel with this, the argumentation method was used for the purpose of writing the article. While the Qur'an states that intercession depends on God's permission and approval and is granted only to those whom He is pleased with, it does not clearly define who these individuals are. This ambiguity has led to ongoing debate. Al-Jushamī interprets intercession not as a means of rescuing sinners from hell but as a reward enhancement for believers who are already destined for paradise. According to him, entering paradise requires avoiding major sins; thus, being among those whom God is pleased with is conditional upon moral conduct and obedience. For al-Jushamī, intercession cannot serve as a tool for divine pardon or eternal salvation for sinners. Understanding it as the removal of sinners from hell and their entry into paradise creates the impression of divine favoritism, which he sees as incompatible with religious principles. He also critiques the widely cited hadith that suggests the Prophet will intercede for those who commit major sins. In al-Jushamī’s view, this hadith is problematic because it encourages sinful behavior by implying that intercession will serve as a safety net. It also undermines the emphasis on God’s justice, mercy, and compassion by making the Prophet the advocate of those God has chosen to punish. Additionally, al-Jushamī emphasizes the Qur'anic statement that God’s word does not change. He warns that believing otherwise could lead to complacency toward divine commands and prohibitions. In his view, equating major sin with disbelief reflects a strict stance in which God's mercy and forgiveness risk being overshadowed by a focus on divine justice. However, God characterises those who commit major sins as believers. Therefore, al-Jushamī narrows the scope of intercession by excluding sinners.
Kalām Intercession Hākim al-Jushamī The Principle of Justice The Principle of Wa’d-Wa‘īd Eternal Bliss and Salvation.
Makalenin konusu, Behşemiyye geleneğinin son mümessili olan Hâkim el-Cüşemî'nin, şefaati, günahkâr kimseler için ilahî afv ve ebedî saadet vesilesi olarak değerlendirip değerlendirmemesidir. Amaç, Cüşemî nazarında şefaatin nasıl bir içeriğe ve keyfiyete sahip olduğunu tespit etmektir. Önemi ise onun bu meseleye ilişkin yaklaşımını kapsamlı ve detaylı yansıtan müstakil bir çalışmaya şimdiye kadar rastlanmamış olmasıdır. Ayrıca bu makale, Cüşemî'nin meseleye yaklaşımı bağlamında farklı ve özgün sorular sorup bunlara yeni cevaplar üretmek suretiyle okuyucuya vizyonel ve ufuk açıcı perspektifler kazandırmayı hedeflemektedir. Müellif özelinde mesele irdeleneceğinden makalenin bazı belirlemeler ve sınırlandırmalar barındırması kaçınılmazdır. Bu sebeple makale; konu, kaynak ve yöntem açılarından daraltıcı ve sınırlı tutulacaktır. Bu doğrultuda yöntem olarak ilkin doküman analizi metodu kullanılmıştır. Bilhassa müellife ait olduğu tespit edilen Cüşemî'nin kendi teliflerine öncelik verilmiştir. Ardından geçmiş ve günümüz dünyasında mesele hakkında yazılan teliflere müracaat edilmiştir. Bu noktada söz konusu telifler; tarafsız, bütüncül ve sistematik olarak sorgulanıp değerlendirilmiştir. Başlıklar hâlinde düzenlenen konular, mukayese yöntemiyle içerik analizine tâbi tutulmuştur. Ayrıca literatürde mevcut olan bilgilerin anlatımında tanımlayıcı ve açıklayıcı metot izlenmiştir. Buna paralel olarak makalenin yazılış amacına muvafık olacak biçimde argümantasyon yöntemi kullanılmıştır. Nitekim Kur'ân'da şefaatin, Allah'ın iznine ve onayına bağlı olduğu ve bunun da O'nun sevdiği ve hoşnut olduğu kimseler için mümkün olacağı bildirilmesine rağmen bu kimselerin kimler olduğu hususunda açık ve kesin hükümlerin olmayışı, şefaatle ilgili ihtilaf ve tartışmaları beraberinde getirmiştir. Bu makalede şefaati, ebedî olarak cennette olacak müminlerin sevaplarının ziyadeleştirilmesi ve derece ve makamlarının yükseltilmesi olarak algılayan Cüşemî, Allah'ın razı olduğu bir kul olmak için büyük günahlardan uzak durmak gerektiğini yani büyük günahlardan kaçınmanın cennete girmek için vazgeçilmez bir şart olduğunu savunur. Ona göre şefaat, ilahî afv ve ebedî kurtuluş vesilesi olarak kabul edilemez. Zira şefaatin, cehennemden çıkarılıp cennete gönderme formunda anlaşılması, her şeyden önce dinî açıdan sahih ve muteber olmamakla beraber günahkâr kimseler için ilahî bir iltimas ve imtiyaz olacağı algısını çağrıştırmaktadır. Ayrıca Hz. Peygamber'in şefaatinin büyük günahı olan kimseler için olacağı hadîsi, Cüşemî açısından hem eksik metinli hem de kişiyi günah ve haramlardan kaçınmayı teşvik etmek yerine onları işlemeye isteklendirmekte ve cesaretlendirmektedir. Aynı zamanda onun nazarında bu hadîs, Allah'ın cezalandırmak üzere cehenneme gönderdiği kimselerin Hz. Peygamber'in savunması ve sahiplenmesi manasına gelir ki bu da O'nun affı, merhameti ve şefkatinin ikinci plana itilmesi demektir. Yine Allah'ın, kendisi katında sözün değiştirilmeyeceği yönündeki beyanı, Cüşemî'ye göre O'nun karar değiştirmesi manasına gelir ki bu durum, ilahî emir ve nehiylere karşı ilgisizliğe, gevşekliğe ve umursamazlığa sevk eder. Netice itibariyle büyük günah ile küfrün eşit görülüp aynı kefeye konduğu bu yaklaşımda, Allah'ın hakkaniyeti, rahmet, şefkati ve affediciliği ya gölgelenmekte ya da görmezden gelinmektedir. Oysa Allah, büyük günahı olan kimseleri mümin olarak nitelendirmektedir. Dolayısıyla Cüşemî, günahkâr kimseleri hâriç tutarak şefaatin kapsamını daraltmaktadır.
| Primary Language | Turkish | 
|---|---|
| Subjects | Kalam | 
| Journal Section | MAKALELER | 
| Authors | |
| Publication Date | June 29, 2025 | 
| Submission Date | January 15, 2025 | 
| Acceptance Date | June 21, 2025 | 
| Published in Issue | Year 2025 Issue: 21 | 
Journal of Theology Academy is licensed under a Creative Commons Attribution-NonCommercial 4.0 International License (CC BY NC).