İslam Hukuku Endülüs İbn Tûmert Fıkıh Siyaset. Islamic Law Andalusia Ibn Tūmart Fiqh Politic. İslam Hukuku Endülüs İbn Tûmert Fıkıh Siyaset.
Fıkıh-siyaset arasındaki ilişkinin en yoğun gerçekleştiği dönemlerden birisi Muhavvid Devleti dönemidir. Bu dönemde İbn Tûmert önderliğinde yürütülen fıkhî-siyâsî hareket önceleri kısmen başarıya ulaşmıştır. Sonrasında ise İbn Tûmert’in iyiliği emretme kötülükten nehyetme ilkesi çerçevesinde icrâ ettiği uygulamalar toplum tarafından hoşnutsuzlukla karşılanmıştır. Bu çalışmada İbn Tûmert’in bir fakih ve devlet idarecisi olarak izlediği dini uygulamaların izi sürülmektedir. Bu bağlamda İbn Tûmert’in namaz kılmayanlara yönelik verdiği cezalar, içki yasağı kapsamında öngördüğü cezalar ve kadınların tesettürü ile toplum içindeki görünürlükleri üzerindeki yaptırımları olmak üzere üç örnek olay incelenmektedir. İncelenen uygulamalar değerlendirildiğinde bunların fıkhî yorumdan öte siyasî ictihadlar olduğu sonucuna varılmıştır. Çalışmada nitel bir araştırma metodu olan doküman analizi yoluyla literatür taraması yapılmış ve veriler eleştirel bir şekilde ortaya konulmuştur. Çalışmanın din kaynaklı katı uygulamaların sonuçlarının doğru okunması ve günümüz tatbikatına fikir vermesi açısından İslam hukuk tarihine katkı sağlaması amaçlanmaktadır. Murâbıtlar Devleti’nin yıkılmasıyla doğan belirsiz ve istikrarsız ortamdan faydalanan İbn Tûmert ve taraftarları, katı uygulamaları ile başlangıçta benimsedikleri ilkelerden verdikleri tavizler nedeniyle toplum desteğini kaybederek kendi sonlarını hazırlamışlardır. İbn Tûmert’in öncülüğünde kurulan Muvahhidler Devleti başlangıçta Kur’ân ve Sünnet’e dönüş ve gerçek İslam’ı yaşatmak gayesiyle yola çıkmışlar ancak sonunda katı tedbirlerin uygulandığı bir İslam yorumuna dönüşmüşlerdir. Çünkü İslam adına uyguladıkları hükümlerin Kur’ân ve Sünnet’in bizzat kendisi olmadığı, Kur’ân ve Sünnet’in genel maksadından üretilmiş sosyolojik temelleri olan fıkhî yorum veya siyâsî ictihad olduğu gerçeği gözardı edilmiştir. Bu sebeple İbn Tûmert’in İslam adına uyguladığı fıkhî görüşler halk tarafından huzursuzlukla karşılanmıştır. İbn Tûmert’in iyiliği emretme kötülükten nehyetme adı altında yaptığı uygulamaların, kanuni müeyyidesi kamu hukukunu ilgilendirmediği sürece suç unsuru teşkil etmeyen fiiller olduğu görülmektedir. Kaldı ki bu cezalar sadece İslam devleti başkanı tarafından verilebilecek iken İbn Tûmert, aynı ilkeye dayanarak devlet kurma girişiminde bulunmadan önce de bu cezaları tebliğ kapsamında uygulatmak istemiştir. İçki içene uygulanacak cezaya sadece devlet başkanının hükmedebileceği bilinmektedir. Devlete isyan anlamı yoksa namaz kılmamaya verilecek ceza da aynı şekildedir. Tesettürü örfe veya dinî inancına göre farklı biçimlerde uygulamak gibi fiiller ise kamuya yansıyacak sonuçları olmadığı sürece dinin farklı uygulamaları ve yorumlanma biçimleridir. Hz. Peygamber’in insanların kusurlarını ve ayıplarını mümkün olduğunca örtmeyi tavsiye etmesi ve bunu ahlakî bir davranış olarak değerlendirmesi bu fiillerin kul ile Allah arasında kalan ve manevî müeyyideye dayalı eylemler olduğunu göstermektedir. İbn Tûmert’in fıkhî uygulamalarına bakıldığında bunların samimi bir Müslüman olma gayretinin ve tebliğ faaliyetinin sonucu olduğu anlaşılmaktadır. Ancak fakihler arasında tercih edilmeyen bazı yorumlarda bulunduğu, bunları uygulatmak için de siyasi iktidarı bir araç olarak kullandığı ve kendi dini anlayışını hâkim kılmaya çalıştığı da görülmektedir. Murâbıt Devleti’nin meşrûiyetini sorgularken dinî hükümlerin uygulanmayışını gerekçe göstermesi siyâsî hedeflerinin de bulunduğunu akla getirmektedir. Nitekim hareketini oluştururken Mehdîlik iddiasında bulunması, vaaz ve nasihat olarak başlayan hareketinin siyâsi ağırlıklı olduğunu düşündürmektedir. Oysa her fakihin dini yorum ve algısı kendi ictihadları çerçevesinde gerçekleşir. Buna rağmen fakîh İbn Tûmert’in bazı ictihâdlarında katı ve aşırı yorumlarda bulunması hatta daha ileri giderek devleti eleştirip bir hareket başlatması ve siyâsi güce ulaşma süreci, siyasetin fıkıhla ilişkisinin boyutları açısından ibret verici bir örnektir.
One of the periods in which the relationship between fiqh and politic is most intense is the period of the Almohad state. The jurisprudence political movement led by Ibn Tūmart is partially successful at first. Afterwards, the practices by Ibn Tūmart within the framework of the principle of al-Amr bi-l-ma‘ruf wa-l-nahy ‘an al-munkar were met with discontent by the society. This study analyzed the religious practices Ibn Tūmart followed as a jurist and state administrator. In this context, three cases are examined, namely the punishments imposed by Ibn Tūmart for those who did not pray, the penalties he envisaged within the scope of the prohibition of alcohol, and the sanctions on women’s veiling and their visibility in society. When the examined applications are evaluated, it is concluded that these are political ijtihāds rather than fiqh interpretations. In the study, a literature review was conducted through document analysis, which is a qualitative research, and the data were presented in a critical way. The aim of the study is to contribute the history of Islamic law in terms of reading the results of strict religious practices and giving an idea of today’s practice. Benefiting from the uncertain and unstable provisions of the collapse of the Almoravid state, Ibn Tūmart and his supporters prepared their own end by losing the support of the society due to the strict practices and concessions they made from the principles adopted at the beginning. The Almohad state, founded under the leadership of Ibn Tūmart, initially set out with the aim of returning to the Qur’ ān and Sunna and keeping true Islam alive. However, they turned into an interpretation of Islam in which strict measures were applied. The fact that the rulings they used in the name of Islam were not the Qur’ ān and Sunna itself, but a fiqh interpretation or political ijtihād with sociological foundations produced from the general purpose of the Qur’ ān and Sunna were ignored. For his reason, the legal opinions that Ibn Tūmart applied in the name of Islam were met with uneasiness by the people. It is seen that Ibn Tūmart’s practices under the name of al-Amr bi-l-ma‘ruf wa-l-nahy ‘an al-munkar that do not constitute a criminal element unless their legal sanction concerns public law. Moreover, while these punishments could only be given by the head of the Islamic state, Ibn Tūmart wanted to have these punishments enforced within the scope of the communique before attempting to establish a state based on the same principle. It is known that only the head of state can decide the punishment to be applied to those who drink alcohol. If there was no sense of rebellion against the state, the punishment for not praying was the same. Rather than applying custom or religious belief, acts such as preferring different ways of veiling belief were different practices and interpretations of religion as long as they did not have public consequences. The Prophet’s recommendation to cover up people’s faults as much as possible and his evaluation of this as a moral behavior shows that this action is as a moral behavior shows that this action based on moral sanction between the servant and Allah. When we look at the fiqh practices of Ibn Tūmart, it is understood that they are the result of his effort to be a sincere Muslim and his preaching activity. However, it is also seen that these ijtihāds that were not preferred among the jurists, used political power as a tool to enforce them, and tried to make their religious understanding dominant. While questioning the legitimacy of the Almoravid state, the fact that he cited the non-implementation of religious provisions brings to mind that he also had political aims. Accordingly, the fact that he claimed to be the Mahdī while forming his movement leads to think us that his movement, which started as a sermon and advice, was predominantly political. However, the religious interpretation and perception of each jurist took place within the framework of his own ijtihāds. Despite this, the fact that the jurist Ibn Tūmart made harsh and extreme comments in some of his ijtihāds and even went further and started a movement by criticizing the state and process of reaching political power is an exemplary example in terms of the dimensions of the relationship between politics and fiqh.
Primary Language | Turkish |
---|---|
Subjects | Religious Studies |
Journal Section | Research Articles |
Authors | |
Publication Date | December 30, 2022 |
Published in Issue | Year 2022 |