The aim of the present paper is to address the presence of women in the works of Ibrāhīm al-Kūnī. The importance of the study comes from two angles. The first is that the issue of women has become a subject of literary study since the end of the nineteenth century with the beginning of openness to modern Western thought, and this issue has become a criterion through which one can evaluate the civilized and intellectual state of society. The second angle is that Ibrāhīm al-Kūnī is a special voice in the Arabic novel because he is the only novelist who talks about the world of the Tuareg in the Libyan desert and their extension in other countries such as Algeria, Mali and Niger. Ibrāhīm al-Kūni's devoted his entire literary production to documenting the legendary and popular heritage of the Tuareg community, he is the only Tuareg novelist in the world of the Arab novel. A number of issues are present in Ibrāhīm al-Kūnī’s novels, foremost of which is the question of existence and the fate of man, and the alienation in which a person finds himself, and all of this comes through personalities who are desperate to achieve happiness in a world constrained by harsh environmental conditions. Ibrāhīm al-Kūnī's approach to the issue of women was characterized by focusing on the mythical roots of the image of women, the role it plays in that society, and its relationship to Al-Koni's questions which are related to the search for human destiny. It is clear that much of the customs, traditions and myths that founded Tuareg society are rooted in the ancient religions of the African continent, based on the bells and the myths and superstitions of the dichotomy of good and evil, to which women also contribute. Because these societies have looked at women in terms of their reproductive abilities and have become the symbol of fertility. Tuareg society deals with women from a mythical angle and still preserves in many aspects of its life the rituals of the matrilineal stage in which women have a great role, such as the transfer of the leadership of the tribe to the sons of the chief’s sister. On a realistic level, society is tolerant of romantic love relationships, but society never tolerates any romantic relationship that goes beyond what society needs from woman: As to give birth to children who will play the role of defending the tribe. For this reason, we will notice in Ibrāhīm al-Kūnī’s novels that any relationship between a man and a woman that goes beyond this condition will lead to Disaster.In fact, the image of a woman in terms of his relationship with a man is negative, because her presence in a man's life leads to a disaster. In the novels of Ibrāhīm al-Kūnī, there are references to a number of rituals, including human sacrifices to the gods. There are also a number of legends, such as the legend of Tans and her brother Atlantis, in which the Tuareg explain the depletion of water in the desert. But al-Kūnī’s confinement to Tuareg society led to a major imbalance in his novelistic world: We notice this in the repetition of a woman's image from one narration to another so that the reader can have an understanding of the image of woman in that society, in order to satisfy a narration like the Magi.
Bu makalenin amacı, Ibrāhīm al-Kūnīnin eserlerinde kadın varlığını ele almaktır. Çalışmanın önemi iki açıdan gelmektedir: Birincisi, kadın konusunun modern Batı düşüncesine açılmaya başlamasıyla birlikte on dokuzuncu yüzyılın sonundan itibaren edebiyat araştırmalarının konusu haline gelmesidir. Bu konu, toplumun medeni ve fikrî durumuna erişilmesinde bir ölçüt haline gelmiştir. İkincisi, Ibrāhīm al-Kūnīnin Arap romanında meşhur biri olmasıdır. Çünkü Libya çöllerindeki Tuareg dünyasından ve bunların Cezayir, Mali ve Nijer gibi diğer ülkelerdeki uzantısından bahseden tek romancıdır. Ibrāhīm al-Kūnī, tüm edebi üretimini, Arap romanı dünyasındaki tek Tuareg romancısı olarak, eserlerine Arap romanı üretimi içinde bir uzmanlık kazandıran Tuareg topluluğunun efsanevi ve popüler mirasını belgelemeye adanmıştır. Ibrāhīm al-Kūnī'nin romanlarında insanın varoluş ve kaderi sorunu ve insanın içinde bulunduğu yabancılaşma başta olmak üzere birçok konu yer almaktadır. Ve hepsi, zorlu çevre koşulları tarafından kısıtlanmış bir dünyada mutluluğa muhtaç karakterler olarak karşımıza çıkmaktadır. Ibrāhīm al-Kūnī'nin kadın meselesine yaklaşımı, kadın imajının efsanevi köklerine ve bu toplumda oynadıkları role odaklanarak temayüz edilmiştir. Bu, Ibrāhīm al-Kūnī'nin eserinde insan kaderini arama ile ilgili sorduğu sorularla ilgilidir. Tuareg toplumunu kuran gelenek, görenek ve mitlerin büyük bir bölümünün köklerinin Afrika kıtasının çangallarına ve kadınların da katkıda bulunduğu iyi ve kötü ikiliğine ilişkin mitlere ve batıl inançlara dayanan ilkel dinlerine dayandığı açıktır. Çünkü bu toplumlar kadına üreme yetenekleri açısından bakmış ve doğurganlığın simgesi haline gelmiştir. Bu nedenle Tuareg toplumu kadınları mitolojik bir açıdan ele almaktadır. Bu toplum, kadınların büyük bir role sahip olduğu ana soyluluk döneminin ritüellerini yaşamının birçok alanında hâlâ muhafaza etmektedir. Bunu, kabile liderliğinin liderin kız kardeşinin oğullarına devrinde fark etmekteyiz. Gerçek şu ki, toplum, kadınları çevreleyen efsanevi durum ve binicinin atlı imajını tamamlamak için bir kız arkadaşa ihtiyaç duyması nedeniyle romantik aşk ilişkilerine büyük ölçüde hoşgörülüdür. Ancak toplum, savaşçı bir toplumun bir kadından talep ettiğinin ötesine geçen, yani kabileyi savunma rolünü oynayacak çocukların doğumu için bir katalizör görevi gören romantik bir ilişkiye asla müsamaha göstermez. Bu sebeple kadın ve erkek arasındaki bu şartı aşan herhangi bir ilişkinin felakete yol açacağını Ibrāhīm al-Kūnī'nin romanlarında görmekteyiz. Kadınlarla ilgili âdetlerden biri, iki kahramanın kendisi için güreşen bir kızın kalbini kazanmaya çalışırken yaptıkları düellodur. Aslında, bir erkekle olan ilişkisi açısından kadının imajı olumsuzdur, çünkü bir erkeğin hayatındaki varlığı bir felakete yol açar. Ayrıca, falcı ve şair gibi kurgusal eserlerinde rol oynayan başka kadın karakterler de ortaya çıkmaktadır. Ibrāhīm al-Kūnī'nin hikâyelerinde, tanrılara insan kurban etme de dâhil olmak üzere bir sürü ritüele birçok gönderme vardır ve bu durumda kabileden bakire bir kız tanrıya sunulmak üzere seçilir. Ritüeller arasında, bilgelerin mezarlıkta kendisi için bir çadır kuracak bir kızı seçtiği, kehaneti cadılara ve falcılara geri döndürmek için ataların görüşünü yoklama ritüeli de vardır. Belki de dini-İslam ve pagan-Afrika arasındaki örtüşmenin nedeni, tasavvuf tarikatlarının, hurafelere olan inancın ve diğerlerinin yayılmasından kaynaklanmaktadır. Ayrıca, Tuareg'lerin nehirler ve göller tarafından dalgalanan çöldeki suyun tükenmesini açıkladığı Tans ve kardeşi Atlantis efsanesi gibi birtakım efsaneler de vardır. Ancak al-Kūnī'nin Tuareg topluluğuna hapsolması, kurgusal dünyasında büyük bir dengesizliğe yol açmıştır. Bir rivayetten diğerine kadın imajının tekrarında bunu fark etmekteyiz. Okuyucunun o toplumdaki kadın imajı hakkında bir kavrayışa sahip olması için, Mecusî gibi bir rivayetle yetinmek mümkündür.
الهدف الذي تسعى إليه الورقة الحالية هو محاولة تناول حضور المرأة في أعمال إبراهيم الكوني. وتأتي أهمية تناول القضية من زاويتين، الأولى أن قضية المرأة غدت موضوعاً للدرس الأدبي، بوصفها معياراً يمكن من خلاله الولوج إلى حالة المجتمع الحضارية والفكرية. والزاوية الثانية أن إبراهيم الكوني صوت خاص في الرواية العربية، لأنه الروائي الوحيد الذي يتحدث عن عالم الطوارق في صحراء ليبيا. ولذلك، اتسم تناول القضية بالبحث عن الجذور الأسطورية لتجليات حضور المرأة داخل العمل الروائي، والدور الذي تقوم به في ذلك المجتمع، وعلاقة ذلك بالأسئلة التي يطرحها الكوني في نتاجه. يتعامل مجتمع الطوارق مع المرأة من زاوية أسطورية، فهذا المجتمع ما يزال يحتفظ في كثير من جوانب حياته بطقوس المرحلة الأمومية التي تتمتع فيه المرأة بدور كبير، نلاحظه في انتقال زعامة القبيلة إلى أبناء أخت الزعيم. أما على المستوى الواقعي فالمجتمع متسامح إلى حد كبير مع علاقات الحب التي تكتسي طابعا رومانسيا بسبب الهالة الأسطورية التي تحيط بالمرأة، وبسبب حاجة الفارس إلى محبوبة كي تكتمل صورة الفروسية لديه. إضافة إلى بروز شخصيات نسائية مميزة كالعرافة والشاعرة. ولكن اقتصار الكوني على مجتمع الطوارق أدى إلى خلل كبير في عالمه الروائي سنلاحظه في تكرار صورة المرأة من رواية إلى أخرى، بحيث يمكن الاكتفاء برواية واحدة كالمجوس ليصل القارئ منها إلى صورة المرأة في ذلك المجتمع.
Primary Language | Arabic |
---|---|
Subjects | Religious Studies |
Journal Section | Research Articles |
Authors | |
Publication Date | June 30, 2022 |
Published in Issue | Year 2022 Volume: 10 Issue: 1 |