The verb ktb, is one of the most basic words used in the Qurʾān. One of the places where in the verb is used frequently is the verses of war, victory and defeat. The difficulties encountered in determining the nature of the role of the combination of divine will, social, political, religious etc. conditions in the process of writing the war, victory and defeat, constitute the problematic of our study. In the solution to this, the meaning of ktb, the narrations about the related verses and the results of the cases experienced in the context of war, victory and defeat by humanity throughout history have been acted upon. Our research is shaped in the center of the 21st verse of the surah of al-Māʾidah. In this verse, it is conveyed that Moses said “Enter the holy land that Allah has written for you.” Due to the fact that this verse is on “the promised land”, this concept has been discussed in the axis of both the Qurʾān and tafsir sources, as well as the Bible and Western studies. To reveal the meaning of the mentioned expression, the verb ktb used in the context of the verses of war, victory and defeat in the Qurʾān, -al-Baqara 2/216, 246, al-Nisāʾ 4/77, al-Māʾidah 5/21, at-Tawba 9/51 and al-Ḥashr 59/3- were also examined. Ktb means as a root, combining two things or a skin with another skin by sewing it. In addition to the meaning of “adding letters together by writing” it has been stated that it is used in the meanings of "to prove something (اثبات), to assess/destiny, (تقدير) to rule/rule (حكم), to oblige (ايجاب), to make obligatory (فرض) and to persevere (عزم)". As a result, it can be said that the meaning of “bringing the parts together to form a meaningful and useful whole” is dominant in the word ktb. The land thought to have been promised to the Israelite is called “Eretz Israel”, “HaAretz HaMuvtahat” in Hebrew, and mentioned as “the land of Canaan” or “the land/the lands” in the Bible. According to the Bible, the mentioned lands were given to Abraham, Isaac, Jacob, Moses and his descendants as property. To express the mentioned region in the Qurʾān, the expressions of “Abraham and Lot's fertile land”; “the holy land written by Allah that Moses wanted to be conquered”; “the land written after the dhikr in the Psalms for righteous servants as an inheritance; “the land which will be settled by those who are in the position of poor in the land (Egypt) and made the leader and heir”, and “the fertile land where these people will be inherited for its east and west in return for their patience” are used. In the sources of exegesis, it has been sought to reconcile the statement in the verse that says, the holy lands were written to the Children of Israel with the fact. Herein, the expression in the verse has been evaluated in terms of “being general or specific, to whom the address is directed and the continuity of the promise”. It is seen that the verb ktb in other verses is mostly evaluated in the context of Allah's will. It is possible to say that the verb ktb is used in two different interrelated meanings in the context of the verses about war, victory and defeat in the Qurʾān: the coming of a society to a state of war as a result of social, political and economic conditions and the harbor of a society’s potential combination of conditions that would require winning a war. In the context of the verb ktb used in the surah of al-Māʾidah, it can be said that the resultant of the elements that would enable a war to be won at that time, was actually in favor of the Israelites. Therefore, what is meant by the writing of the “promised land” is not that, the relevant lands are reserved or promised for the people in question in divine providence but that, that society has the internal and external conditions necessary to own these lands. The mention of turning back as a sign of cowardice at the end of the verse, and stating that if this is done, these people will be among the losers, also reveals that it is important to mobilize courage and potential energy in the relevant resultant. This shows that the statement that the promised land is written, refers to the variables in the process of a possible work, not a finished work.
Tefsir Kur’an Arz-ı Mev‘ûd Savaş Ktb Fiili. Qurʾānic Exegesis Qurʾān The Promised Land War Verb of Ktb.
Ktb fiili, farklı türevleri ve farklı bağlamlarda birbirinden az çok ayrılan anlamları ile Kur’an’ın sık kullandığı en temel lafızlardandır. Fiilin sıkça kullanıldığı yerlerden biri; topluma, insana ve evrende cari sisteme dair yasalar bağlamında savaş, galibiyet ve mağlubiyete dair ayetlerdir. Savaşın, galibiyet ve mağlubiyetin yazılması sürecinde ilahi irade ile sosyal, siyasi, dinî vb. şartlar bileşkesinin rolünü ve mahiyetini tespitte karşılaşılan zorluklar, çalışmamızın temel problematiğini teşkil etmektedir. Bu problematiğin çözümünde ktb fiilinin anlamı, ilgili ayetlerin sebeb-i nüzulü kapsamındaki rivayetler ve tarih boyunca insanlığın; savaş, galibiyet ve mağlubiyet kapsamında tecrübe ettiği vakıaların sonuçları üzerinden hareket edilmiştir. Araştırmamız Mâide suresinin 21. âyeti merkezinde şekillenmiştir. İlgili ayette Hz. Musa’nın, kavmine “Allah’ın sizin için yazdığı mukaddes arza girin.” dediği nakledilmektedir. Bu âyetin arz-ı mev‘ûd kapsamında olmasına bağlı olarak arz-ı mev‘ûd kavramı hem Kur’an ve tefsir kaynakları hem de Kitab-ı Mukaddes ve Batılılara ait araştırmalar ekseninde ele alınmıştır. Sözü edilen ifadenin anlamını ortaya koymak üzere ktb fiilinin Kur’an’da savaş, galibiyet ve mağlubiyet kapsamında kullanıldığı el-Bakara 2/216, 246, en-Nisâ 4/77, el-Mâide 5/21, et-Tevbe 9/51 ve el-Haşr 59/3 ayetleri de incelenmiştir. Ktb fiili kök olarak, dikerek iki şeyi ya da bir deriyle diğer bir deriyi birleştirmek anlamına gelmektedir. “Yazarak harfleri birbirine eklemek” anlamı yanında ktb fiilinin “bir şeyi ispat etmek (اثبات), takdir etmek/kader, (تقدير) hükmetmek/hüküm (حكم), zorunlu kılmak (ايجاب), farz kılmak(فرض) ve azmetmek (عزم)” anlamlarında kullanıldığı da aktarılmıştır. Sözü edilen açıklamalar ilgili lafızda, anlamlı ve faydalı bir bütün oluşturacak biçimde parçaların bir araya getirilmesi anlamının baskın olduğunu göstermektedir. İsrailoğullarına vadedildiği düşünülen topraklar İbranice’de Eretz Israel (İsrail diyarı/the land of Israel), HaAretz HaMuvtahat (vaadedilmiş, söz verilmiş diyar/the promised land) olarak isimlendirilmiş ve bu bölge Ahd-i Atîk’te Kenan diyarı (Canaan/the land of Canaan) diyar (the land/the lands) biçiminde zikredilmiştir. Kitab-ı Mukaddes’e göre zikri geçen topraklar belli şartlar dahilinde Hz. İbrahim, Hz. İshak, Hz. Yakup, Hz. Musa ve soyuna mülk olarak verilmiştir. Kur’an’da söz konusu bölge kapsamında; “Hz. İbrahim ve Hz. Lut’un ulaştırıldığı bereketli arz”, “Hz. Musa’nın, fethedilmesini istediği ve Allah’ın yazdığı mukaddes arz”, “zikirden sonra Zebur’da, salih kulların varis olacağının yazıldığı arz, “müstaz‘af konumunda olanların yerleştirilip önder ve varis yapılacağı arz (Mısır)”, “sabretmelerine karşılık bu kimselerin, meşrık ve mağriplerine varis kılınacağı bereketli arz” ifadeleri kullanılmıştır. Tefsir kaynaklarında, mukaddes toprakların İsrailoğullarına yazılması kapsamında, âyetteki ifade ile vâkıanın uzlaştırılması yoluna gidilmiştir. Bu kapsamda ayetteki ifade; genellik-özellik, hitabın kime yönelik olduğu ve vaadin süreklililiği açılarından değerlendirilmiştir. Diğer ayetlerdeki ktb fiili ise daha çok, Allah’ın takdiri bağlamında değerlendirilmiştir. Kur’an’da savaş, galibiyet ve mağlubiyete dair âyetler bağlamında ktb fiilinin, birbiriyle bağlantılı iki farklı anlamda kullanıldığını söylemek mümkündür. Bunlardan ilki, bir toplumun toplumsal, siyasi ve ekonomik şartlar neticesinde savaş durumuna gelmesidir. Diğeri ise bir toplumun, bir savaşın kazanılmasını gerektirecek şartlar bileşkesini potansiyel olarak barındırmasıdır. Yukarıda sözü edilen açıklamalar doğrultusunda Mâide suresindeki ayette geçen ktb fiili bağlamında o esnada bir savaşın kazanılmasını sağlayacak unsurların oluşturduğu bileşkenin aslında İsrâiloğullarının lehine olduğunu söylemek mümkündür. Dolayısıyla arz-ı mev‘ûdun yazılmasından kasıt, ilgili toprakların takdir-i ilahide söz konusu kavim için ayrılması ya da vaadedilmesi değil, o toplumun bu topraklara sahip olmak için gerekli içsel ve dışsal şartları taşımalarıdır. Âyetin sonunda korkaklığın bir belirtisi olarak gerisin geriye dönmekten bahsedilmesi ve böyle yapılması durumunda söz konusu kimselerin kaybedenlerden olacaklarının belirtilmesi de ilgili bileşkede cesaretin ve dolayısıyla potansiyel enerjinin harekete geçirilmesinin önemli olduğunu ortaya koymaktadır. Bu durum, arz-ı mev‘ûdun yazıldığına dair ifadenin, olmuş bitmiş bir işe değil olması muhtemel bir işin sürecindeki değişkenlere işaret ettiğini göstermektedir.
Primary Language | Turkish |
---|---|
Subjects | Religious Studies |
Journal Section | Research Articles |
Authors | |
Publication Date | December 30, 2022 |
Published in Issue | Year 2022 Volume: 10 Issue: 2 |