Yapılan bu çalışmayla İslâm miras hukukundaki mirasçılık sebepleri ve mirasçı gruplar ele alınmıştır. İnsanlık tarihi boyunca miras ve miras hukukuna dair düzenlemeler önemli bir yere sahip olmuştur. Mirasçı gruplar ve buna bağlı olarak miras hisselerinin dayandığı ilkeler her toplumda farklılık arz etmektedir. Mirasın dağıtımında, toplumların farklı ilkeleri ve gerekçeleri olmuştur. Hammurabi Kanunları ya da Cermen, Türk ve Yahudi miras hukuku gibi bazı toplumlarda ailenin korunmasına vurgu yapılmıştır. İslâm miras hukuku da mirasın ashabü’l-ferâiz olarak bilinen akrabalara dağıtılmasına öncelik vererek ailenin korunmasına çerçervesinde kendisine has bir miras hukuku ortaya koymuştur. Mirasçı sistemlerden ferdiyetçi anlayış, bireyci bakış açısına sahiptir ve bireylere mülkleri üzerinde serbestçe tasarrufta bulunma ve mirasçılarını belirleme yetkisi vermektedir. Buna karşılık, sosyalist sistemler miras hakkını reddeder ve bunun yerine bireyin miras hakkını sınırlandırarak miras varlıklarının devlete devredilmesini savunur. Tarih boyunca miras dağılımı aile, bireycilik ve toplumsal refah kavramlarından etkilenmiştir. Miras hisseleri, aile ve akrabalık bağlarıyla yakından ilişkili olduğu bilinen bir gerçekliktir. Ailenin korunmasına yönelik özellikle ashab-ı ferâizin hisselerinin dağıtımında bu açıkça görülmektedir. Zira miras hukuku ile ilgili düzenlemeler hem ekonomik hem de sosyal ilişkiler bakımından önemlidir. Kur’ân-ı Kerim, özellikle miras konusunda muğlak hukuki hükümler içermektedir. Peygamberimiz (s.a.s.) bu hükümler için açıklamalar getirmiş ve miras paylaşımında adaletin önemini vurgulamıştır. Ferâiz ilmi, mirasın paylaştırılması ve ölen kişinin mirasçılarının hakları ile ilgilenir. Ölümden sonra ilk öncelik defin, tekfiz, tekfin ve cenaze masraflarıdır. Ölen kişinin borcu varsa, bu borçlar mirastan ödenir. Vasiyet varsa, terikenin üçte birinin ödenmesi gerekir. Eğer üçte birden fazla vasiyet varsa, bu miktarın mirasçılar tarafından onaylanmasıı gerekir. Mirasçılar, kalan malların paylaştırılmasından önce borçların ödenmesinden ve vasiyetnamelerin yerine getirilmesinden sorumludur. Borçları ödeme yükümlülüğü, ölen kişinin yasal anlamda hala hayatta olduğu anlamına gelen borçluluğun sürekliliğine dayanmaktadır. İslâm hukukunda mirasçı gruplara paylaşımı nesep, evlilik ve vasiyet esasına dayanır. Ashâbü’l-ferâiz olarak bilinen mirasçılar, mirası yakınlıklarına ve paylarına göre alırlar. Payları tanımlanmamış asabe ve zevi’l-erhâm olmak üzere üç sınıf mirasçı grup vardır. Asabiyet ya da akrabalık bağları miras için en güçlü sebep olarak kabul edilir. Mirasçılardan hiçbiri mirasın tamamını almasa bile, kendileri için belirlenen paylar onlara mirastan pay alma hakkı verir. Kur’ân-ı Kerim özellikle çocuklardan en güçlü mirasçılar olarak bahseder ve mirasçıların belirlenmesinde asabe veya kan bağının önemini vurgular. Mirasçılardan asabe, ashâbü’l-ferâiz ve zevi’l-erhâm mirasçı gruplarından hiç kimse bulunmaz ya da terike bunlara taksim edildiği halde geriye kalan kısım beytülmala, yani kamu hazinesine verilir. Ferâiz ilmi, özellikle de miras paylarının belirlenmesi, fıkıh kitaplarına göre Kitap, Sünnet ve icmâya dayandırılmıştır. Ta’lîl olarak bilinen bu yaklaşımın geçersiz olduğu daha çok Hanefî fıkıh kitaplarında yer almıştır. Buna göre miras hisselerinin ve mirasçı grupların belirlenmesinde kıyasa başvurulmaz. Ferâiz meselelerinde illet bilinemediği için mirasçı grupların belirlenmesi taabbüdîdir. Ferâiz, ibadetlerle ilgili değil, mali haklarla ilgili bir alan olup kulların haklarını kapsar. Ferâiz, ülkemizdeki mer’î hukukta uygulanmamış olsa da bu ilim pek çok sebeplerle başvurulan ve en fazla ihtiyaç duyulan şer’î bir alan olarak varlığını devam ettirmektedir. İslâm miras hukuku yürürlükteki mer’î hukuka nispetle mirasçı grupları daha geniş bir çerçevede ele almıştır. Bu durum serveti bazı ellerde toplamak yerine servetin daha geniş bir şekilde pay edilmesi yoluna gidilmesinden kaynaklandığı söylenebilir. Bu kapsamda İslâm miras hukukunda her derecedeki mirasçı grubuna mahsus hisseler ayrılmıştır. Neticede İslâm miras hukukunda önemli bir konu olan mirasçılık durumunun meydana gelebilmesinde mirasçılık sebepleri ve mirasçı gruplar, nitel veri analizi ve istikrâ (tümevarım) yöntemiyle, Hanefî mezhebi ekseninde incelenmiştir.
This study discusses the reasons for inferheritance and heir groups in Islamic inheritance law. Throughout the history of humanity, inheritance, and inheritance law regulations have had an important place. Inheritor groups and the principles on which inheritance shares are based differ in every society. In the distribution of inheritance, societies have had different principles and justifications. Family protection was emphasized in some cultures, such as the Code of Hammurabi or Germanic, Turkish, and Jewish inheritance law. On the other hand, Islamic inheritance law prioritized the distribution of inheritance to relatives, known as ashab al-ferâiz (ashab al-ferâiz). It introduced a unique inheritance law within the framework of the family's protection. Among the inheritance systems, the individualist understanding has an individualist perspective and authorizes individuals to freely dispose of their property and determine their heirs. In contrast, socialist systems reject the right of inheritance and instead advocate the transfer of inheritance assets to the state, limiting the individual's right to inherit. Throughout history, the distribution of inheritance has been influenced by notions of family, individualism, and social welfare. It is well-known that inheritance shares are closely related to family and kinship ties. This is clearly seen in the distribution of the shares of the ashab-ı ferâizin for the family's protection. Regulations related to inheritance law are important in terms of both economic and social relations. The Qur'an contains ambiguous legal provisions, especially on inheritance. The Prophet (s.a.s.) explained these provisions and emphasized the importance of justice in the division of inheritance. The science of Ferâiz deals with the division of inheritance and the rights of the heirs of the deceased. The first priority after death is burial, takfiz, takfin and funeral expenses. If the deceased has debts, these debts are paid from the inheritance. If there is a will, one-third of the estate must be paid. If there is a bequest of more than one-third, the heirs must approve this amount. The heirs are responsible for paying debts and fulfilling wills before the distribution of the remaining property. The obligation to pay debts is based on the continuity of indebtedness, which means that the deceased person is still alive in the legal sense. In Islamic law, inheritance is divided into heirs based on descent, marriage, and will. The heirs, known as ashâb al-ferâiz, receive the inheritance according to their proximity and shares. There are three classes of heirs: asaba and zawī al-arhām, whose shares are not defined. Asabiyyah or kinship ties are considered the most substantial reason for inheritance. Even if none of the heirs receives the entire inheritance, the shares determined for them entitle them to a share. The Qur'an especially mentions children as the most substantial heirs and emphasizes the importance of asabiyyah or blood ties in determining the heirs. If there is no one among the heirs from the groups of asabah, ashâb al-ferâiz and dhawī al-ahram heirs, or if the inheritance is divided among them, the remainder is given to the public treasury, i.e. the public treasury. According to the books of fiqh, the science of ferāiz, especially the determination of inheritance shares, is based on the Book, Sunnah and ijma. The invalidity of this approach, known as ta'līl, is mostly found in Hanafi fiqh books. Accordingly, one cannot use qiyas to determine inheritance shares and heir groups. Since the cause is unknown in matters of al-faqih, determining the groups of heirs is obligatory. Ferāiz is a field of financial rights, not worship, and covers servants' rights. Although waraiz has not been applied in the current law in our country, this science continues to exist as a sharia field that is applied for many reasons and is needed the most. Islamic inheritance law has dealt with heir groups in a broader framework than the current law. It can be said that this is because instead of concentrating the wealth in some hands, it should be divided in a wider way. In this context, Islamic inheritance law allocates specific shares for each degree of heir group. As a result, the reasons for inheritance and heir groups in the occurrence of the inheritance status, which is an important issue in Islamic inheritance law, have been analyzed on the axis of the Hanafi madhhab with qualitative data analysis and the method of istikrâ (induction).
Primary Language | Turkish |
---|---|
Subjects | Islamic Law |
Journal Section | Research Articles |
Authors | |
Early Pub Date | June 29, 2024 |
Publication Date | June 30, 2024 |
Submission Date | January 12, 2024 |
Acceptance Date | June 5, 2024 |
Published in Issue | Year 2024 Volume: 12 Issue: 1 |