In the Islamic scholarly tradition, accurately distinguishing what belongs to the Prophet Muhammad from what does not is of great importance. Various methodologies have been developed in this context to determine the authenticity and reliability of hadith narrations. The Hanafi jurists have adopted a unique approach among these methodologies and have assessed the acceptability of khabar al-wahid based on four fundamental criteria. One of these four principles is the criterion of submitting the report to the preference of the companions. The Hanafi scholars of uṣūl al-fiqh considered that when a dispute arose among the companions on a subject, the report related to that subject was not presented as evidence at the time of the dispute as a sign that the report was not credible. It is stated that this principle adopted by the Hanafis evokes the Orientalists’ "e silentio" argument. The e silentio argument is explained as: "The best way to prove that a hadith did not exist
in a certain period is to demonstrate that if the hadith existed in that period, it should have been used as evidence in the legal discussions of that period, but it was not used." For this reason, it is necessary to accurately determine what the Hanafi jurists meant by this criterion of criticising khabar al-Wahid and how it is understood and applied. The main aim of this study is to uncover the relationship and contrasts between this principle with the e silentio argument. For this reason, both a literature review and a comparative method were followed in the research. The primary sources of the study are Hanafi uṣūl al-fiqh books and the writings of Schacht (1902-1969) and Juynboll (1935-2010), who
frequently employed the e silentio argument. Upon examining the perspectives of the Hanafi scholars who referred to this principle starting from al-Jaṣṣāṣ (d. 370/981) onwards, it was concluded that, although the two arguments are thought to exhibit similar approaches on the surface, they ultimately have different aims in the details.
İslâm ilim geleneğinde Hz. Peygamber’e ait olanla olmayan bilginin sahih bir şekilde tespit edilmesi büyük önem arz etmektedir. Bu bağlamda haberlerin doğruluğunu ve güvenilirliğini belirlemek için çeşitli metodolojiler geliştirilmiştir. Hanefî fukahâsı, bu metodolojiler arasında kendine özgü bir yaklaşım benimsemiş ve haber-i vâhidlerin kabul edilebilirliğini dört temel ölçüt üzerinden değerlendirmiştir. Bu dört asıldan birisi de sahâbe ihticâcına arz prensibidir. Hanefî usulcüler, sahâbe arasında bir konuda ihtilaf çıktığında o konuyla alakalı rivâyetin ihtilaf anında delil olarak sunulmamasını o haberin makbul olmadığının alameti olarak değerlendirmişlerdir. Hanefîlerin benimsemiş olduğu bu prensip oryantalistlerin e silentio/sessizlik delilini çağrıştırttığı ifade edilmektedir. e Silentio delili “Bir hadisin belirli bir zaman diliminde bulunmadığını ispatlamanın en iyi yolu, eğer hadis gerçekten o dönemde mevcut olsaydı, o dönemdeki fıkhî tartışmalarda delil olarak kullanılması gerektiği halde kullanılmadığını ortaya koymaktır” şeklinde açıklanmıştır. Bu sebeple Hanefî usûlcülerin bu haber-i vâhid tenkit kriterinden neyi kastettiklerinin, bunun nasıl anlaşılması ve uygulandığının doğru bir şekilde tespit edilmesi gerekmektedir. Çalışmanın en önemli amacı ise bu
prensibin e silentio deliliyle ilişkisi ve karşıtlıklarının ortaya çıkarılmasıdır. Bu sebeple araştırmada hem literatür taraması hem de mukayeseli bir yöntem takip edilmiştir. Hanefî usûl eserleri ve e silentio delilini daha çok kullanan Schacht (1902-1969) ve Juynboll’un (1935-2010) eserleri çalışmanın ana kaynaklarını oluşturmaktadır. Cessâs'tan (ö. 370/981) itibaren bu asla atıfta bulunan Hanefî usûlcülerin bakış açıları incelendiğinde, her iki delilin görünüşte benzer yaklaşımlar sergilediği düşünülse de ayrıntılarda farklı amaçlara sahip oldukları sonucuna ulaşılmıştır.
Primary Language | Turkish |
---|---|
Subjects | Hadith |
Journal Section | Research Articles |
Authors | |
Early Pub Date | December 12, 2024 |
Publication Date | December 24, 2024 |
Submission Date | August 12, 2024 |
Acceptance Date | December 10, 2024 |
Published in Issue | Year 2024 |