Muslihiddin Mustafa Efendi, also known as Ahterî, who was one of the most prominent scholars from the center of Anatolian Governance in the 16th century – Kütahya, was born in Afyonkarahisar. He had a great knowledge and compiled a lot of work in almost every field of Islamic science. He dealt with the journey of human being and non-human beings creations in his book –Tarih. In this book, he fictionalised and interpreted the common source of those all creatures as suitable to Hakikat-i Muhammediyye. He opened a new perspective into Islamic History and Seerah of the Prophet (pbuh). From this perspective, students of knowledge will have an opportunity to get different views from the broad field of Islamic History and Seerah. Ahteri interpreted common substance of non-human beings in his work, which discussed the creation of non-human beings in detail, by same methodology. He wrote his book as appearance of his deepest love to the Prophet (pbuh) and desire for the Prophet’s intercession (shafaa’ah). He also aimed at protection of the way of Ahlus Sunnah wal Jamaah against Shia interpretation of Seerah regarding the Prophet’s wives, his pure descendants and his companions. On the other hand, further scientific examination and detailed critic was needed to understand the book because the fact that he cited some narratives that are close Israelites sources (israiliyat) and present pure descendants with over honored and dignity. However, it must be emphasized that Ahteri opened an important area for İslamic Historians to work on through a methodology that we can called “Building and interpreting history in terms of Hakikat-i Muhammediye”.
XVI. asırda Anadolu Beylerbeyliği’nin merkezi Kütahya’nın önde gelen müderrislerinden olan Ahterî mahlaslı Muslihiddîn Mustafa Efendi, temel İslam ilimlerinin hemen hemen her branşında telif ettiği eserlerinin çokluğu ile ön plana çıkan bir âlimdir. Ahterî’nin bu çalışma ile gün yüzüne çıkan eserlerinden birisi Tarih adlı kitabıdır. Bu eser, esasen Hz. Âdem’den Hz. Muhammed’e kadar olan peygamberleri, Siyer-i Nebi’yi, Hulefâ-i Râşidin’i, Ehli Beyt’i ve dört mezhep imamını konu edinmektedir. Ahterî bu konuları Hakikat-i Muhammediyye’yi mütemerkiz bir şekilde kurgulama ve yorumlama şeklinde bir usûl geliştirerek derlemiş ve bu sayede İslam Tarihi ve Siyer’e yeni bir pencere açmış bulunmaktadır. Burada, konumuza ışık tutması için şu kadarını söylememiz kâfidir: Ahterî, bu eserini bir cihetten Hz. Peygamber’e duyduğu derin muhabbetin bir tezahürü ve O’nun şefaatine mazhar olmak arzusu; diğer cihetten ise Şii/Râfizî grupların Hz. Peygamber’in eşlerine, Ehli Beyt’ine, ashabına- ki bunlar arasında özellikle Hulefa-i Raşidin’e- ve bunların yollarından giden müctehid mezhep imamlarına yönelik fikirlerine karşı ehl-i sünnet ve’l-cemaat çizgisinin muhafazasını sağlamak maksadıyla kaleme almıştır. Tabi bunu söylerken belli konularda İsrailiyyat’a kaçan rivayetleri kaynak göstermesi ve nesl-i pâkîyi aşırı tazim ve yüceltme içerisinde sunması, söz konusu eserin tarafımızdan ciddi ilmi tetkikten geçirilmesini zaruri hale getirmiştir. Ancak şu hususun altını çizerek vurgulayalım ki, “Hakikat-i Muhammediyye çerçevesinde tarihi kurgulamak ve yorumlamak” şeklinde hülasa edebileceğimiz bir usûl geliştiren Ahterî, İslam tarihçileri için üzerinde durulması gereken önemli bir alan açmaktadır.
Primary Language | Turkish |
---|---|
Journal Section | ARTICLES |
Authors | |
Publication Date | June 26, 2015 |
Submission Date | June 4, 2015 |
Published in Issue | Year 2015 Volume: 1 Issue: 2 |