Filozoflar
genel olarak nefis meselesini, din ile felsefenin ortak konuları arasında görmüşler ve bu
meseleyi bedeni yönetmesi
açısından tabiat ilimlerinin,
varlık olması bakımından ise metafizik ilminin kapsamında ele almışlardır. Onlara göre
bedenin büyümesi, üremesi, düşünmesi, muhakeme etmesi gibi dışavurumlar sadece beden tarafından yürütülemez. Bu durum
doğal olarak bedenden ayrı
ama bedene birleşen ya da bedenin kendisine bitiştiği bir gücün varlığını da
akıllara getirmektedir. Bu
bakımdan Kindî, Fârâbî ve özellikle de İbn Sînâ’nın
nefis hakkındaki birikimi
bize Meşşâî filozoflarda
nefis konusunun önemli bir yer işgal ettiğini
göstermektedir. Bu makale
nefis hakkındaki bu birikimin Gazzâlî boyutuyla tartışmaya
açılmış belli kısımlarını ele alacaktır. Bilindiği gibi kelâm-felsefe tartışmalarının en önemli konusu Gazzâlî ile filozoflar arasındaki
Tehâfüt eksenli tartışmalardır.
Bu bağlamda nefslerin
yeniden dirilişi, Tehâfüt içerisinde
filozofların
ve özellikle İbn Sînâ’nın tekfir ile itham edildiği bir mesele olunca, Tehâfüt tartışmalarında İbn Sînâ’nın nefis hakkındaki
görüşlerinin açığa çıkarılmasını ve bu tartışmalarda Gazzâlî ithamının ne kadar doğru olduğunun belirlenmesini lüzumlu hale getirmektedir.
Mevzubahis bu
tartışmalar geniş perspektiften nefsin ölümden önce ve sonraki durumunu, dirilişin mahiyetini, bu konuda nakledilen üç
yorumun değerlendirilmesini
ve ruh göçünün geçersizliğini kapsamaktadır. Bu çalışma, bunlardan nefislerin bedenlere iadesi hakkındaki bazı tartışmaları irdelemekte
ve bu konuda hem Gazzâlî’nin
hem de İbn Sînâ’nın genel kanaatini ortaya koymaktadır.
Philosophers
have generally considered the question of the soul between the common themes of
religion and philosophy, and they have dealt with the matter within the context
of the science of nature in terms of body-directing and in the context of
metaphysical identification in terms of being. According to them, expressions
such as the growth, rearing, thinking, reasoning of the body can not be carried
out only by the body. This situation naturally brings about the existence of a
separate body but a body that is composed of the body or that the body is
attached to it. In this respect, Kindī, Al-Fārābī, and especially Ibn Sīnā's knowledge about his soul shows us
that the exquisite subject occupies an important place in Messai philosophers.
This article will discuss certain parts of this accumulation of the soul that
have been open to discussion through the G̲h̲azzālī aspect. As it is
known, the most important point of the Islamic theological-philosophical debates is the debate among
the G̲h̲azzālī and the philosophers on the subject of the axis of the Incoherence of the
Philosophers. In this context, the resurrection of the souls has made it
necessary for Ibn Sīnā to reveal his views on the soul and to determine how true
the allegation of G̲h̲azzālī is in these discussions in the
debates of Incoherence of
the Philosophers, as philosophers and especially Ibn Sīnā in Incoherence of the Philosophers is
a matter accused by the out of faith.
These
discussions include, from a wider perspective, the nature of the before and
after death of the self, the nature of the resurrection, the evaluation of the
three interpretations conveyed in this regard, and the invalidity of spiritual
emigration. This study examines some of these discussions about the healing of
the souls and reveals the general conviction of both G̲h̲azzālī
and Ibn Sīnā.
Journal Section | ARTICLES |
---|---|
Authors | |
Publication Date | December 22, 2017 |
Submission Date | October 3, 2017 |
Published in Issue | Year 2017 Volume: 2 Issue: 3 |