The institution of trust that is inherent in common law includes a tripartite relationship and is established by the unilateral act of the settlor, called the trust deed. Pursuant to this relationship, the settlor transfers the ownership of a certain asset (trust corpus) to the trustee, and it is aimed that the trustee manages this asset for the benefit of the third party. This third party, defined as the beneficiary, will benefit from the use of the asset by the trustee.
The trust institution’s characteristics of both the trustee and the beneficiary having the right of ownership over the trust corpus, and the trust property which the settlor legally owns, being segregated from the settlor’s personal assets are functional to trust institution and aim to protect the beneficiary. But these characteristics are contrary to the principles existing in the civil law. This situation causes drawbacks for trusts to be adopted into the civil law.
However, this institution has similar appearances in the civil law: Treuhand in German law, fiducie in French law. In Turkish law, power of attorney, foundation, obligatory donation, usufruct right, fiduciary transaction, funds regulated in the Capital Markets Law and executed on the basis of pure fiduciary transaction, mandate, contract for the benefit of a third party are similar to the trust institution.
Amidst globalization, the institution of trust has ceased to be a problem only for the common law. If a dispute regarding this institution, which is foreign to the Turkish legal system, comes before the Turkish judge, the problem of resolving a dispute regarding this institution in terms of private international law will arise. Although there is a Hague Trust Convention on Law Applicable to Trusts and on their Recognition, Turkey is not a party of this Convention, thus, this problem continues to be valid for Turkey.
Anglo-Amerikan hukuk sistemine özgü trust müessesesi üçlü bir ilişki içermekte ve kurucunun tek taraflı iradesiyle, kurucu belgesiyle kurulmaktadır. Bu ilişki uyarınca kurucu belli bir mal varlığı unsurunun mülkiyetini güvenilene devretmekte ve güvenilenin bu mal varlığı unsurunu üçüncü kişi menfaatine yönetmesi amaçlanmaktadır. Faydalanan olarak nitelendirilen bu üçüncü kişi, mal varlığı unsurunun güvenilen tarafından kullanılmasından faydalanan taraf olacaktır.
Trust müessesesini işlevsel kılan ve faydalananı korumayı amaçlayan trust’a konu mal varlığı üzerinde hem güvenilenin hem de faydalananın mülkiyet hakkına sahip olması, güvenilenin mülkiyetinde olan trust mal varlığının şahsi mal varlığından ayrı tutulması, Kıta Avrupası hukuk sisteminde var olan ilkelere aykırı düşmektedir. Bu durum trust müessesesinin Kıta Avrupası hukuk sisteminde benimsenmesinde çekinceler oluşturmaktadır.
Ancak bu müessesenin Kıta Avrupası hukuk sisteminde benzer görünümleri bulunmaktadır: Alman hukukunda Treuhand, Fransız hukukunda ise fiducie. Türk hukukunda ise temsil, vakıf, mükellefiyetli bağışlama, intifa hakkı, inançlı işlem, Sermaye Piyasası Kanun’da düzenlenen ve saf inançlı işlem esasına göre yürütülen fonlar, vekalet, üçüncü kişi yararına sözleşme trust müessesine benzerlik göstermektedir.
Küreselleşmeyle trust müessesesi sadece Anglo-Amerikan hukuk sisteminin problemi olmaktan çıkmıştır. Türk hukuk sistemine yabancı olan bu müesseseye ilişkin bir uyuşmazlığın Türk hâkiminin huzuruna gelmesi halinde, bu ihtilafın milletlerarası özel hukuk bakımından çözülmesi problemi hasıl olacaktır. İlgili konuda Trust’lara Uygulanacak Hukuk ve Trust’ların Tanınmasına İlişkin 1985 Tarihli Lahey Konvansiyonu olsa da Türkiye bu Konvansiyona taraf değildir ve bu nedenle bu problem Türkiye açısından geçerliliğini sürdürmektedir.
Trust müessesesi mülkiyet hakkının bölünmezliği ilkesi karşılaştırmalı hukuk vasıflandırma saf inançlı işlem.
Primary Language | Turkish |
---|---|
Subjects | Law in Context (Other) |
Journal Section | Private Law |
Authors | |
Publication Date | December 25, 2023 |
Published in Issue | Year 2023 Volume: 10 Issue: 2 |