Boşluk kavramı insanlığın var oluşundan itibaren hep merak edilen konulardan birisi olmuş ve Aristoteles, Hegel, Platon vb. felsefeciler boşluğu farklı yaklaşımlar geliştirerek ele almıştır. Demokrit, Epikur ve Lucretius gibi atomcular boşluğu, madde parçacıklarının hareket edebilmesinde gerekli olan doldurulabilir alan olarak ele almışlardır.
20.yy. kadar olan bu süreçte tamamen boş olarak sanılan (uzayın) boşluğun, Einstein’ in geliştirdiği ve bilimsel bir devrim niteliği taşıyan “Görelilik Kuramı”nda hiçlik olmadığının kanıtlanması ile boşluğunda bir kütlesinin olduğu gerçeği ortaya çıkmıştır.
Fizik’ deki bu yeni gelişmeler göz önüne alındığında Konstrüktivistler de bu bilimsel gelişmelere yabancı kalmamış ve sanatlarına yansıtmışlardır. Tatlin’in temellerini attığı ve daha sonra konstrüktivizmi bir adım ileriye taşıyan Gabo ve Pevsner’in yayınladıkları “Gerçekçi Bildirge” de boşluğun yeni bir anlamda kullanılmasının belirlenmesi olmuştur. Artık boşluk ölçülüp, şekillendirilebilen ve plastik bir unsur olarak yani, bir kütle olarak, heykelde yer almıştır. Konstrüktivistlerin boşluğu, somut ve şekillenebilir bir malzeme olarak heykelin tamamlayıcı bir parçası olarak kullanmaları, modern heykelde bir dönüm noktası yaratmıştır.
Birincil Dil | Türkçe |
---|---|
Bölüm | Araştırma Makaleleri |
Yazarlar | |
Yayımlanma Tarihi | 30 Haziran 2022 |
Yayımlandığı Sayı | Yıl 2022 Cilt: 2 Sayı: 1 |