Dünyanın farklı bölgeleri gibi Latin Amerika’da toplumsal hareketler çok farklı yöntemler benimsemiştir. Kültürel, dinî, siyasi ve toplumsal normlar/motivasyonlar farklılık gösterdiği için eşitsizlikle mücadele yöntemi de farklılıklar içermektedir. Her ne kadar mücadeleleri, yöntemleri, talepleri, doğmuş oldukları şartlar farklı olsa da son kertede söz konusu hareketlerin paylaştığı ortak noktanın “kapitalizmle mücadele ve emperyalizme muhalefet” olduğunu söylemek mümkündür. Kıtadaki hiçbir toplumsal hareket, izledikleri yöntem ve kamuoyundaki tepkileri açısından Brezilya’daki Topraksız Kır İşçileri Hareketi (MST) kadar dikkatleri üzerine çekmeyi başaramamıştır. Brezilya ve Latin Amerika’daki en iyi örgütlenmiş, etki gücü yüksek ve en aktif olan bu örgütün yöntem, içerik ve yayılım açısından benzeri olmayan ve eşitsizlikle mücadelede en başarılı örgütlerin başında yer alması, hareketin ideolojik formasyonu ve örgütsel yapısının çok güçlü olmasından kaynaklanmaktadır. Bu makale, özü itibarıyla eşitsizlikle mücadelede daha önce hiç denenmemiş bir yöntemi benimseyen ve oldukça da başarılı sonuçlar elde eden aynı zamanda Topraksızlar hareketi olarak bilinen MST’yi konu edinmiştir. Çalışma, örgütün eşitsizlikle mücadelede temayüz ettiği çalışma sistematiği, başarılı olmasını sağlayan unsurların incelenmesi dışında eylemlerini (işgalleri) hangi felsefi ve ideolojik kökene dayandırdığı ve nasıl meşrulaştırıldığını incelemeyi amaçlamıştır. Makale, üç temel iddia üzerine kurulmuştur. Öncelikle hareketin farklı birçok hususiyetleri dışında diğer toplumsal hareketlerden ayrıştığı en önemli nokta, ekonomik ve toplumsal ilişkileri dönüştürmeyi amaçlanması dışında “yeni bir insan” yaratma misyonu üstlenmiş olmasıdır. İkinci olarak MST’nin başarılı olmasının en önemli nedeni, onun ademimerkeziyetçi yapısından ve işgale katılanların inisiyatif alabilmelerinden ileri gelmektedir. Son olarak hareketin eşitsizlikle mücadelesinde sonuç almadaki en güçlü motivasyonu “fiilî durum” yaratmış olması ve “geniş kitlelerin örgütlenmiş” olmasıdır.
Social movements in Latin America, as in different parts of the world, have adopted dissimilar methods. Since cultural, religious, political and social norms / motivations differ, the method of combating inequality and struggle shows differences. Although their struggles, methods, demands and conditions in which they were born are different, it is possible to say that the common point shared by these movements is “fighting capitalism and opposition to imperialism”. None social movement in Latin America has succeed to create a public opinion and as much attention as The Landless Rural Workers Movement (MST) in Brazil in terms of their method and public reaction. The movement, which is known well-organized, powerful and most active organization in Brazil and Latin America; is one of the most successful organizations in the fight against inequality in terms of method, content and dissemination. This arises from strong ideological formation and the organizational structure of the movement. This article focuses on the MST (also known as the Landless Movement), which adopts a method that has never been tried in the fight against inequality and has achieved very successful results. This paper aimed to examine which philosophical and ideological roots the actions (occupations) are based on and how it legitimizes these actions, apart from the work systematics that the organization has tempered in combating inequality and the examination of the factors that ensure its success. The article is based on three basic arguments. First of all, apart from many different aspects of the MST, the most important features that differs the movement from other social movements is that it has undertaken the mission of creating a “new person” except for aiming to transform economic and social relations. Secondly, the most important reason for MST’s success comes from its decentralized structure and the ability of the occupants to take initiative. Finally, the movement’s strongest motivation to achieve results in the fight against inequality is that it has created a “de facto situation” and that it has the power of “mobilizing large masses of people”.
Primary Language | Turkish |
---|---|
Subjects | Sociology |
Journal Section | Research Articles |
Authors | |
Publication Date | December 15, 2020 |
Published in Issue | Year 2020 Volume: 10 Issue: 4 |