Büyük İslam filozofu Farabi, “Toplum sevgiyle kaynaşır, adaletle yaşar.” der. Genelde sevginin pasif, adaletin aktif birer değer olarak kabul edilmesinin aksine sevgi insanları kaynaştıran, birbirine bağlayan doğal ve aktif bir duygudur. Sevgi, duygunun da ötesinde ahlaki bir erdemdir. Bir diğer İslam filozofu Tusi, “Eğer sevgi devam etseydi adaletle sağlanacak düzene ihtiyaç kalmazdı.” demiştir. Sevgi, insanlardaki birlik arzusudur. Bencillik ve açgözlülük gibi kötü huylar ruhları istila etmeden önce insanlar normalde birbirlerine karşı kardeşçe ve dostça duygular beslerler. İnsanın bütün ihtiyaçlarını tek başına giderememesi ve başkalarının yardımına ihtiyaç duyması sosyal hayatı zorunlu kılar. Sosyal hayatta barış ve huzur herkesin kendi hakkına razı olması, başkalarının haklarına saygı göstermesi ve hatta türünün diğer üyelerini sevip onlara karşı cömertçe iyilikte bulunmasıyla sağlanır. Çeşitli etkenler yüzünden sevginin zayıflaması, toplumu kurumsal veya şahsi olarak adaleti tesis etmeye sevk eder. Yani sevginin boşluğu adaletle doldurulmaya çalışılır. Sevgi ve şefkatin sıcaklığı yerini adaletin ciddiyet ve soğukluğuna bırakır. Sevginin eksiklik veya yokluğunda böyle de olsa adaletin sağlayacağı düzene ihtiyaç vardır.
Bu bildiride, dar mahalle toplumundan geniş dünya toplumuna kadar her katmanda ihtiyaç duyulan barış ve huzurun sevgi ve adalet erdemlerinin canlı tutulmasıyla sağlanabileceğini işleyeceğim. Kin ve nefret yerine sevgiyi, zulüm ve haksızlık yerine adaleti ayakta tutmak temiz ruhlu insanların başarabileceği bir iştir. Bunun için daha başta çocuklarımızın sevgi ve kardeşlik ortamında eğitim görmelerine, imkânlarını paylaşmalarına ve birbirlerini kıskandıracak güç gösterilerinden uzak durmalarına fırsat oluşturmalıyız. Yarının yetkilileri ve sorumluları olacak olan çocukların sporla paylaşım ve centilmenliği öğrenmelerini, hatta bu değerleri kalıcı melekeler haline getirmelerini sağlayabiliriz.
Büyük İslam filozofu Farabi, “Toplum sevgiyle kaynaşır, adaletle yaşar.” der. Genelde sevginin pasif, adaletin aktif birer değer olarak kabul edilmesinin aksine sevgi insanları kaynaştıran, birbirine bağlayan doğal ve aktif bir duygudur. Sevgi, duygunun da ötesinde ahlaki bir erdemdir. Bir diğer İslam filozofu Tusi, “Eğer sevgi devam etseydi adaletle sağlanacak düzene ihtiyaç kalmazdı.” demiştir. Sevgi, insanlardaki birlik arzusudur. Bencillik ve açgözlülük gibi kötü huylar ruhları istila etmeden önce insanlar normalde birbirlerine karşı kardeşçe ve dostça duygular beslerler. İnsanın bütün ihtiyaçlarını tek başına giderememesi ve başkalarının yardımına ihtiyaç duyması sosyal hayatı zorunlu kılar. Sosyal hayatta barış ve huzur herkesin kendi hakkına razı olması, başkalarının haklarına saygı göstermesi ve hatta türünün diğer üyelerini sevip onlara karşı cömertçe iyilikte bulunmasıyla sağlanır. Çeşitli etkenler yüzünden sevginin zayıflaması, toplumu kurumsal veya şahsi olarak adaleti tesis etmeye sevk eder. Yani sevginin boşluğu adaletle doldurulmaya çalışılır. Sevgi ve şefkatin sıcaklığı yerini adaletin ciddiyet ve soğukluğuna bırakır. Sevginin eksiklik veya yokluğunda böyle de olsa adaletin sağlayacağı düzene ihtiyaç vardır. Bu bildiride, dar mahalle toplumundan geniş dünya toplumuna kadar her katmanda ihtiyaç duyulan barış ve huzurun sevgi ve adalet erdemlerinin canlı tutulmasıyla sağlanabileceğini işleyeceğim. Kin ve nefret yerine sevgiyi, zulüm ve haksızlık yerine adaleti ayakta tutmak temiz ruhlu insanların başarabileceği bir iştir. Bunun için daha başta çocuklarımızın sevgi ve kardeşlik ortamında eğitim görmelerine, imkânlarını paylaşmalarına ve birbirlerini kıskandıracak güç gösterilerinden uzak durmalarına fırsat oluşturmalıyız. Yarının yetkilileri ve sorumluları olacak olan çocukların sporla paylaşım ve centilmenliği öğrenmelerini, hatta bu değerleri kalıcı melekeler haline getirmelerini sağlayabiliriz
Primary Language | Turkish |
---|---|
Journal Section | Articles |
Authors | |
Publication Date | September 15, 2015 |
Published in Issue | Year 2015 Volume 3 (Special Issue 2) |