Sözleşme hukukunun önemli alanlarından birini oluşturan sözleşme
yorumunun amacı, tarafların gerçek iradesinin tespitidir. Bu tespitin nasıl
yapılacağının ele alındığı çalışma konumuzda temelde iki soruya cevap aranmaya
çalışılacaktır. Bunlardan ilki, gerçek irade ile iç irade mi kastedilmektedir?
İkincisi ise, sözleşme yorumunda birbiri karşısında yer alan ve aralarında
öncelik – sonralık ilişkisi bulunan iki yorum türü (subjektif-objektif) söz
konusu mudur? Bu sorular bağlamında kanaatimizce, sözleşme tarafları
birbirlerini fiilen doğru olarak anlamışlarsa, sözleşme zaten tarafların gerçek
iradesi üzerinden kurulmuştur ve ayrıca sözleşmenin yorumuna da ihtiyaç yoktur.
Ama taraflar birbirlerini fiilen doğru anlamamışlarsa, yani birbirlerinin
gerçek iradesini bilmiyorsa, bu durumda da makul ve dürüst üçüncü kişinin bakış
açısı ile güven teorisine göre yorum yapılacaktır. Ancak iki durumda güven teorisi
uygulanmayacaktır. Bunlardan ilki, muhatabın beyan sahibinin gerçek iradesini
bildiği durumdur. Daha doğru bir anlatımla, muhatap beyan sahibinin gerçek
iradesini bilmesine rağmen, objektif yorum kendi çıkarına uygun düştüğü için,
buna dayandığı durumdur. Bu noktada beyan sahibi karşı tarafın yani muhatabın,
kendisinin gerçek iradesini bildiğini ispat etmesi gerecektir. Zira sözleşme
taraflarının gerçek yani fiili iradesi ispat edilebilirse, zaten yoruma gerek
kalmayacak, sözleşme gerçek iradelere göre kurulmuş olacaktır. İkinci durumda
ise, muhatap beyan sahibinin gerçek iradesini bilmemekle birlikte, somut
durumun bütün şartları göz önüne alındığında, gerekli özeni gösterseydi beyan
sahibinin gerçek iradesini bilecek veya bilebilecek idiyse, bu durumda da güven
teorisi uygulanmayacaktır. Bu durumda da yine beyan sahibi, muhatabın gerekli
özeni gösterseydi, gerçek iradesini bilecek veya bilebilecek durumda olduğunu
ispat etmesi gerecektir. Ancak beyan sahibi bu hususları ispatlayamazsa, bu
takdirde güven teorisine göre objektif yorum yapılarak tarafların farazi
iradesine ulaşılmaya çalışılacaktır. Böylelikle kanaatimizce gerçek irade ile
güven prensibine göre tespit edilen farazi irade veya objektif veya subjektif
yorum arasında varsayılan fark, hangi açıklama ve durumların ispat edilebilir
olduğuna indirgenmiş olmaktadır. Böylelikle kanaatimizce burada belirleyici
olan yorum metodundan ziyade, hangi açıklama ve durumların ispat edilmiş ve
edilebilir olduğudur.
Interpretation of the contracts which is an important field in the law of contracts
aims to determine the true will of the parties. Our study which deals with how this
determination should be carried out intends to find answers to two questions. First of these
questions is whether it is meant internal will with the term true will. Second question is whether two ways of interpretation (subjective-objective) that are against each other and
that have priority-posteriority relationship between each other are in question. In the
context of these questions the present author is in the opinion that the contract is drawn up
based on the true will of the parties if the parties actually understand each other correctly
and interpretation of the contract will not be necessary. But if the parties do not actually
understand each other correctly, in other words do not know the true will of each other, in
this case it will be interpreted from the point of view of a reasonable and honest third
person according to the trust principle. But trust principle will not be applicable in two
situations. First of these is the situation in which the counterparty is aware of the true will
of the declarant. More precisely it is the situation in which the counterparty grounds on the
objective interpretation since it is in the counterparty’s favor although the counterparty
knows the true will of the declarant. In such case, the declarant will have to prove that the
counterparty knows the declarant’s true will. Because if true, in other words actual, will of
the parties can be proved, interpretation will not be necessary and the contract will have
been drawn up according to the true will of the parties. In the second situation the trust
principle will not be applicable if the counterparty would have known or would have been
able to know the true will of the declarant whether the counterparty had shown due care
and diligence although the counterparty does not know the true will of the declarant when
all conditions of the concrete case are taken into consideration. In this case, again the
declarant will have to prove that the counterparty would have known or would have been
able to know the true will of the declarant whether the counterparty had shown due care
and diligence. But if the declarant can not prove these, fictious will of the parties will be
tried to find according to objective interpretation in line of the trust principle. Thus, we
believe that the assumed difference between the true will and the fictious will determined
according to the trust principle or the assumed difference between objective and subjective
interpretation are degraded to which explanations and situations can be proved. In this
way, we believe that which explanations and situations are proved and can be proved is
determinant rather than the method of interpretation.
Interpretation of contract true will objective interpretation subjective interpretation trust principle
Subjects | Law in Context |
---|---|
Journal Section | Articles |
Authors | |
Publication Date | June 1, 2017 |
Submission Date | January 12, 2017 |
Acceptance Date | March 24, 2017 |
Published in Issue | Year 2017 Volume: 8 Issue: 1 |
Bu eser Creative Commons Atıf-GayriTicari 4.0 Uluslararası Lisansı ile lisanslanmıştır.