Abstract
Bediüzzaman Said Nursi (1878-1960) Osmanlıdan
Türkiye’ye tevarüs etmiş, yazdığı eserler ve ortaya koymuş olduğu görüşler
nedeniyle günümüzde de tesiri giderek yayılan öncü bir şahsiyetidir. 82 yıl
gibi bereketli bir ömür yaşamış olan Bediüzzaman, hayatını harp meydanlarında
veya zindanlarda geçirmiştir. Hayatı boyunca maruz kaldığı zulümlere mukabil
intikam peşinde koşmamış, Müslümanların vahdet ve ittihadını zedeleyecek hiçbir
hareket ve görüşe iltifat etmemiştir. Araştırmamızda Bediüzzaman’ın, gerek Müslümanların
kendi içinde ve gerekse Müslümanlar ile sair dinlerin müntesipleri arasında
toplumsal uzlaşmayı sağlamaya yönelik görüşlerine yer verilecektir: Bediüzzaman,
İslam tarihinin başlangıcı ile yaşıt diyebileceğimiz, zaman zaman kabuk bağlasa
da, sürekli kanayan bir yara halinde bulunan Alevilik, Sünnilik, Şia ve Ehl-i
beyt meselesi ile ilgili olarak, fitneyi alevlendirmeden, her türlü aşırılıktan
uzak, vicdanlı bir hakimin hassasiyeti ile bir kitap hacmini tutacak genişlikte
yorumlar yapmış ve çözüm yolları göstermiştir. Bediüzzaman, toplumsal barışı
için sosyal ve ekonomik farklılıklara da dikkat çekmiş, cemiyetteki bütün rezil
ahlakın ve isyanların nedeninin iki kelime olduğunu vurgulamıştır. Bunlardan
biri; “Ben tok olduktan sonra başkası açlıktan ölürse ölsün bana ne.” Diğeri
de; “Sen çalış ben yiyeyim” dir. İslamiyet’in bu iki problemden birincisine
“zekatın vücubu” diğerine de “ribanın nehyi” ile çözüm getirdiğine işaret
etmektedir.