Ulus-devlet anlayışı ekseninde mevcut yurttaşlık tanımı zorunlu göçlerin neden olduğu göçmen (öteki) gerçekliğini kapsamaktan ve kavramaktan uzak bir görünüm arz etmektedir. Türkiye’de ulus devlet anlayışının gelişim süreci dikkate alındığında, etnisist ve devleti kutsayan bir yurttaşlık algısının eğitim aracılığıyla inşa edilmesi nedeniyle çoğulcu ve kapsayıcı olmaktan uzak bir yurttaşlık söz konusudur. Bu bağlamda okul, söz konusu yurttaşlık algısının inşasında, seküler ve milliyetçi kaygılarla beslenen ve merkeziyetçi bir anlayışla denetlenebilen bir ulus kimliğin pekişmesinde işlevsel konumda yer almıştır. Bu nedenle, zorunlu Suriyeli göçü sonucu göçmenlerin yurttaşlığa entegrasyonuna dair taleplere cevap verme konusunda yetersiz kalınmakla birlikte, ulus devlet anlayışının hukuksal çerçevesi ve milliyetçi motivasyonu göçmenlerin ötekileştirilmesine ve kriminalleştirilmesine zemin hazırlamaktadır. Öyle ki, göçmenlerin yerleşikler tarafından dışlanması, göçmenlerin kendi içlerine dönerek sarsılmışların dayanışması bağlamında, kamusal temastan uzaklaşmasına, iletişimi kendileriyle benzer mağduriyetlere maruz kalan kitlelerle sınırlamalarına, yerel dile yönelik öğrenme isteklerinin azalmasına ve ihtiyaçlarını kayıt dışı ya da gayri meşru yollar aracılığıyla karşılamaya yönelmektedirler. Zorunlu göç sonucu göçmenler ve yerleşikler arasında yaşanan karşılıklı hoşnutsuzlukların çözümüne dair daha somut adımların atılabilmesi için “öteki”nin haklarına yönelik hassasiyeti kapsayan bir “dünya yurttaşlığı” anlayışına gereklilik söz konusudur. Bu çerçevede, iletişim, dinleme ve sorgulama hususları işlevselleştirilerek, yurttaşlığın yeniden düşünülmesi, görmezden gelinen tüm insani değerlerin görünür kılınması açısından önemlidir. Bu sayede göç etmek zorunda kalan göçmenlerin yerleşiklerle kurdukları toplumsal temas bağlamında, göçmenlerin tutunmalarına ve tanınmalarına zemin sağlayacak ahlaki olgunluğun ve sorumluluk duygusunun karşılıklı olarak pekişmesi muhtemel görünmektedir. Bununla birlikte farklılıkların indirgenmediği bir düzlemde, iletişim özgürlüğünün kamusal alanda katılımı ve etkileşimi tetikleyerek, kimlik temelli toplumsal açmazlara yönelik bir çözüm arayışına kapı aralanmaktadır.
The current definition of citizenship on the basis of a nation-state has an appearance far from including and apprehending the reality of the immigrant (the other) resulting from forced migration. Considering the development of nation-state in Turkey, there is an understanding of citizenship that is far from pluralistic and inclusive, since an ethnicist and state-sanctifying concept of citizenship is constructed through education. In this context, the school has been in a functional position in the construction of the abovementioned citizenship perception, in the consolidation of a national identity that is fed by secular and nationalist concerns and can be controlled with a centralized understanding. For this reason, along with the inadequacy in responding to the needs of immigrants for citizenship integration due to forced Syrian migration, the legal framework and nationalist foundation of nation-state understanding leads to marginalization and criminalization of immigrants. In fact, as the immigrants are excluded by the residents, they turn in on themselves and act within solidarity and within this context they avoid contact with the public, they limit communication to the masses who are exposed to similar unjust treatment, decrease their desire to learn the local language and meet their needs through informal or illegitimate ways. In order to take more concrete steps to resolve the discontentment of both the immigrants and the residents as a result of forced migration, a "world citizenship" approach that includes sensitivity to the rights of "the other" should be taken. In this context, it is important to rethink the concept of citizenship by making communication, listening, and questioning functional and making human values that are commonly ignored visible. In this way, it seems likely that the moral maturity and sense of responsibility, that will enable immigrants to hold on and be recognized, will mutually reinforce in the context of social contact established by immigrants with the residents. However, in a context where differences are not reduced, freedom of communication triggers participation and interaction within the public sphere, opening the door to a search for a solution to identity-based social dilemmas.
Primary Language | Turkish |
---|---|
Journal Section | Articles |
Authors | |
Publication Date | June 30, 2022 |
Published in Issue | Year 2022 |