This study examines the economic peace-building process, which was planned to be realized between Palestine and Israel in the 1990s, within the framework of neo-liberalism theory. The United States began mediating in the early 1990s to resolve the conflict between Palestinians and Israelis in 1948. The main goal of the Israeli-Palestinian rapprochement, which was initiated and carried out under the leadership of US President Bill Clinton, was to create mutual economic dependence between the two countries and end the conflict between them. In this sense, this article discusses the process of economic interdependence that was initiated between 1993 and 2000 to end the long-standing conflicts between Palestine and Israel. The study aimed to establish a connection between the construction of economic interdependence, one of the mainstream theories of neoliberalism, and the resolution of political crises and to analyze this process. The study discussed the reasons that pushed the Israeli and Palestinian parties to accept the process and evaluated how the process worked and whether the intended goals were achieved. As a result of the findings, it has been seen that the convergence method tried to be applied provides mutual benefit between the two countries in the commercial sense. However, it has been revealed that building mutual economic dependency cannot resolve the political and military crises between Israel and Palestine. The main reasons for this situation are Israel's prioritizing the development of economic relations and the unequal economic relations between Israel and Palestine - the hierarchical structure is presented as the positions of the far-right party and political actors that came to power in Israel.
Bu çalışma, 1990’larda Filistin ile İsrail arasında gerçekleştirilmesi planlanan ekonomik barış tesisi sürecini neo-liberalizm teorisi çerçevesinde incelemektedir. 1948 yılından beri Filistinlilerle İsrailliler arasında yaşanan çatışmanın çözülmesi adına Amerika Birleşik Devletleri 1990’ların başında arabuluculuk yapmaya başlamıştır. Dönemin ABD Başkanı Bill Clinton’ın liderliğinde başlatılan ve yürütülen İsrail-Filistin yakınlaşmasının ana hedefi; iki ülke arasında karşılıklı ekonomik bağımlılık oluşturulup aralarında olan çatışmaya son vermekti. Bu anlamda çalışma, Filistin ile İsrail arasında uzun süredir devam eden çatışmaları sona erdirmek adına, 1993-2000 yılları arasında karşılıklı ekonomik bağımlılık çerçevesinde başlatılan ve “Oslo Barış Süreci” olarak adlandırılan barış inşası sürecini tartışmaktadır. Çalışma neo-liberalizmin ana akım teorilerinden olan karşılıklı ekonomik bağımlılık inşası ile siyasi krizlerin çözülmesi arasında bir bağlantı kurmayı ve bu süreci analiz etmeyi hedeflemiştir. Çalışmada özellikle 1991 yılında SSCB’nin çökmesi ve ABD’nin Ortadoğu ve dünyaya tek hâkim başat bir güç olması ile birlikte İsrail ve Filistin taraflarını süreci kabul etmeye iten nedenler ele alınıp sürecin nasıl başladığı, karşılıklı ekonomik bağımlılığın kurulma aşamalarının İsrail ile Filistin arasında pratikte nasıl işlediği, barış tesisi bağlamında amaçlanan hedeflerin gerçekleştirilip gerçekleştirilmediği ve değerlendirilmiştir. Elde edilen bulguların sonucunda, uygulanmaya çalışılan yakınlaşma yönteminin iki ülke arasında ticari anlamda karşılıklı fayda sağladığı görülmüştür. Fakat karşılıklı ekonomik bağımlılık inşa etme sürecinin İsrail-Filistin arasındaki siyasi ve askeri krizleri çözemediği ortaya çıkmıştır. Bu durumun temel gerekçeleri; İsrail’in güvenliği, ekonomik ilişkileri geliştirmekten öncelikli görmesi, İsrail-Filistin arasındaki ekonomik ilişkilerin eşitler arası olmayışı, İsrail’de iktidara gelen aşırı sağcı parti ve siyasi aktörlerin pozisyonları olarak sunulmuştur.
Primary Language | Turkish |
---|---|
Subjects | Middle East Studies |
Journal Section | Articles |
Authors | |
Early Pub Date | December 19, 2023 |
Publication Date | December 31, 2023 |
Published in Issue | Year 2023 Volume: 12 Issue: 5 |